30 Ekim 2011 Pazar

Poongsan Gae 풍산개 - 2011


Yine bir Kim Ki Duk filmiyle başbaşayız. Başrollerde 2008 yılında yaptığı Türkiye gezisiyle dikkatimi çeken Yoon Kye Sang ile ilk defa We Teach Love'da gördüğüm bayan oyuncu Kim Gyu Ri var.

Filmin afişini görür görmez hiç yorumlara bakmadan indirdim. Bu film kesinlikle kötü olamazdı çünkü. En çok sevindiğim şey ise Yoon Kye Sang'ın da sonunda KimKiDuk filmlerinden nasibini alması, yavrum "ben de iyi bir oyuncu olmak istiyorum, bu uğurda şarkıcılık kariyerimi bitirdim" deyip duruyordu. Aferin yivrum başardın, Road Number One'da zaten gözüme girmiştin şimdi bu film ile iyicene yer edindin. Eee yani yakışıklı olmak da bir yere kadar, bir noktadan sonra yetenek ve zeka gerek bize değil mi? Sende bu üçü de var besbelli :D Yoon Kye Sang ile bu kadar senli benli konuşmak yeter, şimdi de filme geçelim :D






Kim Ki Duk filmi olduğu için karşımızda film içinde film var yine. Önümüze içiçe geçirilmiş 2 hikaye konuyor, ikiside Kuzey-Güney Kore olaylarına farklı kesimlerden bir bakış açısı sunuyor. Hikayedeki karakterler ise Kuzeyli yada Güneyli olarak değilde halktan olan veya  yönetimden olanlar diye birbirinden ayrılmış. Bu bakış açısını sevdim.

Tabi buna ilaveten filmin sonunda KimKiDuk-vari bir bakış açısıyla tüm olay tekrar karikatürize ediliyor. O kısmı yorumlamak ise size kalmış.

I. Bölüm: Parçalanan Ülkenin Ayrı Düşmüş Halkı


Film bana göre çok trajik bir şekilde başlıyor. Parçalanma nedeniyle birbirinden 60 yıl ayrı kalan karı koca, eşlerden biri ölüm döşeğinde iken tekrar bir araya getirilmeye çalışılıyor son kez.

Sınırın iki tarafında sıkışıp kalmış insanları bir araya getirmek mümkün değil ama karşılıklı kameraya çekilen görüntülerle bu zavallı insanlar son kez birbirleriyle görüştürülüyorlar.

Kameraya konuşursam Kuzey Kore’deki karım beni görebilecek mi? ...

Yoon-nim

Umarım hayattasındır

Hayatta olmak zorundasın

Yakın bir zamanda sana döneceğimi sanmıştım, ama...

...Tam tamına 60 yıl oldu

Umarım hala hayattasındır

Lütfen beni affet

Seni özledim

Seni çok özledim

Kocasının bu son mesajını izleyen yaşlı kadının gıkı çıkmaz, kadının çocukları anne bir şeyler söylesene dese de, kadıncağız yüzünden okunan acısını sözlerle ifade edemez bir türlü, parmağından hiç çıkarmadığı evlilik yüzüğüne sıkı sıkı tutunur. Yönetmenin Kuzeyli kadını dilsiz gibi göstermesi sanki başka bir şey anlatır gibiydi, Güney kesimi diledikleri gibi kendilerini ifade edebilirken Kuzey kesimi dünyadan izole edilmiş gibi ve onlar hakkında hiç bir şey bilmiyoruz.  Güneyli koca acısını ifade edebilirken, Kuzeyli eşin bu dilsiz sessiz kalışı çok üzücü geldi bana...

II. Bölüm: Güç Kimde?

Bu buluşmayı mümkün kılan kişiye gelelim şimdi de... Ağzından düşürmediği Poongsan Gae(Poongsan Köpeği) marka sigara nedeniyle Poongsan Köpeği diye anılan adamımız Yoon Kye Sang, DMZ'ye  özel gizli bir kuryedir (DMZ; Kuzey-Güney arasında bulunan  silahlaşsızlaştırılmış ve geçiş olmayan bölge). DMZ'yi 3 saat içinde geçerek iki ülke -hadi şuna bölge diyelim- iki bölgede de ayrı düşen aileler arasında mektup, hatıra eşya vb özel şeyleri taşımaktadır.

Hiç konuşmamaktadır, ona ulaşılabilmeniz için bir telefon bile yoktur...
Ama DMZ'de Özgürlük Köprüsü diye de bilinen İmjingak Köprüsü'ne(bkz foto) not bırakıldığı takdirde ona ulaşmak mümkündür. Poongsan Köpeği bu işi para karşılığı yapsada getirip götürdüğü tek şey ailevi yada özel eşyalardır. Hatta DMZ'nin zorlu coğrafyasına dayanabildiği takdirde insanları da bir bölgeden bir bölgeye geçirebilmektedir. Hem de 3 saat içinde...

Filmin başında gördüğümüz yaşlı çiftin kuzeyde kalmış torunlarını da Güney'e geçirmiştir. Yalnız bir gün Güney'in Milli İstihbarat Teşkilatı(NIS)tarafından farkedilir. Çünkü aile yadigarı diye Güney'e gönderilmesi istenen değerli bir Çin antikası aslında kaçakçılar tarafından istenen çok değerli bir maldır. Bu durumdan habersiz, aile yadigarı sandığı değerli Buda ikonunu Güney'e getirir. Aynı parça elden ele geçerek bir polis baskınıyla devletin eline geçer. Normal şartlarda adamımızın hapse konulması gerekirken NIS'in özel bir işi nedeniyle takibe alınır. Köprüye, onu kendilerine çekecek bir not bırakılır....

Adamımız Özgürlük Köprüsü'nde gezinirken karşısına iki not çıkar, birinde yaşlı bir kadının gözyaşlarıyla bıraktığı,

"Güney Kore'de kazandığım bütün parayı sana vereceğim" notu,

Diğerinde ise

"Lütfen sevdiğim kadını buraya getir" notu vardır. Bu not NIS tarafından yem olarak bırakılmıştır.

İki not arasında hangisine öncelik vereceğini düşünür bir an ve para teklif edemeyen ama sadece sevdiği kadını isteyen notta karar kılar.  Başına gelmeyen de kalmaz ondan sonra.

Bilmeden gittiği NIS buluşmasında teşkilattakiler ondan devlet koruması altındaki Kuzey Koreli önemli bir mültecinin çok sevdiği(!) kadınını Kuzey'den getirmesini ister. Getirir de ama işler o noktadan sonra arap saçına döner.

Filme ulaşabileceğiniz adres
-DİKKAT YAZININ BUNDAN SONRASI SPOILER-


Getirdiği kadına aşık olur... Kadın da O'na... Sadece bir aşk üçgeni değildir mesele, devlet işleri de karman çorman olur...

Kuzey ve Güney'deki İstihbarat Teşkilatlarının çekişmesini görürüz.  "Topunuz aynısınız" mesajını Kim Ki Duk gözümüze pek bir güzel sokar.

Kuzey acımasızdır imajına karşı Güney'inde pek temiz olmadığını belirtmeden geçmez KiDuk abimiz.

III. Kim Ki Duk'un Finaldeki Yorumu


Haberleri izlerken çokça sinirlendiğimiz olmuştur, özellikle de savaş yanlısı yada ayrıcılıkçı olan kötü politikacılara... Bazen deriz ya hani "bunların topunu alacaksın tıkacaksın bir odaya işte o zaman bu kadar rahat konuşurlar mı? Milletle böyle kedinin fareyle oynadığı gibi oynarlar mı bir daha?" diye... Alın size bir fırsat, işte oda işte bölücü yanlıları...


Spoiler uyarısını görmesine rağmen hala okuyanlarınız varsa çiftimizi merak ediyor olabilir. Filmde ayrı düşenleri kavuştursada Poongsan'ımız, gerçek hayatta üzerinden yalnız kuşların özgürce geçebildiği DMZ bölgesinde sevdiği kadını kaybeder, DMZ'yi her defasında gece vakti geçmesine rağmen son bir iş bulur kendisine ve bu defa gündüz vakti DMZ'yi geçer, birilerini daha mutlu eder. Dönüş yolunda ise bu hayat yolculuğuna nokta koyar. Kendini bile bile sınırdaki askerlerin hedefi haline getirir. Ne Kuzey, ne de Güney... hayata gözlerini yumarken bulunduğu yer, üzerinden yalnızca kuşların özgürce geçtiği DMZ sınır topraklarıdır...


Son olarak filmde belli belirsiz yer verilen Arirang adlı Kore Halk ezgisi ve onun öyküsünü anlatan video ile sizi başbaşa bırakacağım. Şu adresden Arirang'ın tüm türevlerine ve daha ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz.


Arirang her iki Kore için çok önemli bir ezgi. Zaman içinde ezgiye sadık kalarak sözlerinde çeşitlemelere gidilsede, Koreliler sevdiklerini uzak yerlere uğurladıklarında yada sevdiklerinden ayrı düştüklerinde bu ezgiyi mırıldamaktadır.

Filmdeki İmjingak Köprüsü'nde bir bankta oturmuş bir kadında yine o insanları betimliyor sanki, zavallı kadın DMZ'inin öte tarafında ayrı düştüğü sevdiklerine Arirang adlı Kore ezgisini mırıldanıyordu. Film bir ülkenin parçalanışından sonra insanların ne duruma geldiğini yalın  ama etkili bir dille anlatıyor. Umarım sizde benim kadar seversiniz .

İyi Seyirler...

29 Ekim 2011 Cumartesi

Cumhuriyetimizin 88. Yılı Kutlu Olsun







Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir.

Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir.

Bunu elde etmek için kan döktük.

Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık.

İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmaya hazırız.

1923 (Atatürk’ün S.D. III, S. 71)

M.K. ATATÜRK

19 Ekim 2011 Çarşamba

JYJ - In Heaven


In Heaven klibi yayınlanalı çok oluyor ama ben hala şarkıya ve klibine doyamadım. Bildiğiniz gibi JYJ üyeleri DBSK grubundan olaylı olarak ayrılan JaeJoong, YooChun ve Junsu’dan oluşuyor. DBSK grubunun dağılma nedenlerini merak edenler için Kore Delisi'nin şu ve bu yazılarına bir göz atın derim, Ha diyorsunuz ki bana tek bir haber yetmez ben  grup ile ilgili bütün haberleri takip etmek istiyorum diyorsanız o zaman sizi JYJ Turkey'e alalım :D

JYJ'nin çıkarılan bu son albümden ilk klip In heaven’e çekildi demiştik. Grubunun bin bir güçlükle çıkardığı bu albümün ilk klibi de şahane olmuş. İyiki de zor ama en doğru yolu seçerek bağımsızlıklarını ilan etmişler. Albümdeki şarkılara bayıldım, In Heaven’e de öyle.

In Heaven’in sözlerini grubun lideri JaeJoong yazmış, klipte ölümle gölgelenen bir aşk hikayesi kısa film tadında anlatılsa da, JaeJoong bu şarkıyı geçen yıl Haziran ayında intihar ederek ölen yakın arkadaşı Park Yong Ha’nın ölümünden sonra yazmış(Bkz). Arkadaşı ile intiharından çok kısa bir süre önce telefonda konuşmuşsa da başta So Ji Sub olmak üzere Yong Ha’nın diğer yakın arkadaşları gibi intihara meyilli olduğunu o da anlayamamış o son görüşmesinde. Herkes için acı bir şok olan o olaydan sonra, JaeJoong o olayın etkisinde kalarak bu şarkının sözlerini yazmış. Şarkının sözlerini aşk üzerine kurgulamışsa da ölen sevdiklerimizle bir daha görüşememenin verdiği acı tecrübeyi de sözlerin içine harmanlamış ister istemez.

Klip kısa film tadında demiştik, başrolde Junsu ve bağlı bulundukları yeni şirketin bir diğer üyesi aktrist Song Ji Hyo var. JYJ üyelerinden JaeJoong Protect the Boss, YooChun ise Miss Ripley dizisiyle anılırken Junsu’nun başrolü alması yerinde olmuş. Junsu hayranlarını da sevindirmek lazım sonuçta değil mi?


In Heaven






In Heaven/Cennette

Şarkı: JYJ (Jaejoong, Yoochun, Junsu)

Söz & Müzik: Kim Jaejoong

Replikler

Song Ji Hyo: Artık gidiyorum
YooChun: Gitme
Song Ji Hyo: Geri döneceğim, o yüzden…
YooChun Yalancı, yalancı
Song Ji Hyo: Hayır, seni ne kadar sevdiğimi bilmiyor musun?
YooChun  Şimdi gösteremez misin bana o sevgini?
Song Ji Hyo:  Seni seviyorum
YooChun: Birbirimizi yine sevemez miyiz?



 JJ- Şimdi olduğu gibi, (o zaman da) hiç birşey söyleyememiştim
JJ - Bu senin mucizen, sanki hepsi bir düş gibi
JJ - Seni son gördüğüm halin nasıl ise, anılarımda da yalnız o görüntü kalmış sanırım.
YC - Beni bir yerlerden izliyor musun merak ediyorum. Kabullenemesem bile artık çok geç, seni bir daha göremeyeceğim.
YC/JS - Anılarımın gölgesi gözyaşlarıyla o yerde bekliyor.
JJ - O sözleri söyleyemem… gerçekten yapamam sanki benimleymişsin gibi
JJ - Üzgünüm ama yapamam. Herşey üstüme üstüme geliyor şuan
JS - Korkarım ki gözlerimi senin yanında kapayacağım, biraz daha beklersem ve hayallerime kapılırsam
JJ/JS:  Gitme, terk etme, yanımda kalamaz mısın?
JJ/JS: Yalan, hepsi yalan JJ: Hiçbirşey duymuyorum
JS/YC: Seni seviyorum, seni seviyorum JJ: Bana bu sözleri gösteremez misin?
JS/YC: Seni seviyorum, seni seviyorum JS: Beni tekrar sevemez misin?
YC: Zaman işte böyle akıp gitti. Senden arta kalanlara bakıyorum ama onlarda silinip gitti.
YC/JJ: Senden kalan son anılarım bile döktüğüm gözyaşı çemberinde kısılı kalmış
JS: Sadece bitir bunu, bitir beni. Yanımda olmayacaksan eğer, senin yanımda olmadığın gizli rüyalar göreceğim
JS: Üzgünüm ama artık bırakacağım senin yolundan gitmeyi
JJ: Seni ararken kayboluyorken, sonu olmayan bu yolu takip etmek(~seni ararken kayboluyorken)
JJ: Korkarım ki seni kaybedersem tek hissedeceğim şey acı olacak
JJ/JS:  Gitme, terk etme, yanımda kalamaz mısın?
JJ/JS: Yalan, hepsi yalan JJ: Hiç birşey duymuyorum
JS/YC: Seni seviyorum, seni seviyorum JJ: Bana bu sözleri gösteremez misin?
JS/YC: Seni seviyorum, seni seviyorum JS: Beni tekrar sevemez misin?
JJ/JS:  Gitme, terk etme, yanımda kalamaz mısın?
JJ/JS: Yalan, hepsi yalan JJ: Hiçbirşey duymuyorum
JS/YC: Seni seviyorum, seni seviyorum JJ: Bana bu sözleri gösteremez misin?
JS/YC: Lütfen geri dön.

Song Ji Hyo/YooChun: “Teşekkür ederim, bana sevmeyi öğrettiğin için… Seni Seviyorum”

Kaynak İngilizce Çeviriler; popgasa, withjyj

Çevirilerle ilgili not: Şarkının korece sözleri çok şiirselmiş normalde ama çeviriyi yapan kişiler hep bocaladıklarını söylüyorlar, harcadıkları emeğe teşekkür ediyoruz tabi burdan. Ben de 2 tane çeviriyi temel aldım ve hangisi mantıklı geliyorsa onu yazmaya çalıştım. :D

Bu fotoğraf www.jyjturkey.com adresinden alınmıştır.

Klibin konusu, Junsu’nun kavgalı olduğu sevgilisinin(Song Ji Hyo) kendisini bilerek arabaların önüne atarak intihar etmesiyle başlıyor, kendini yola atmadan önce kızcağız telefonla son kez erkek arkadaşını arasada, o sırada iş toplantısında bulunan sevgilisi telefonu açamaz. Kız arkadaşının ölüm haberiyle vicdan azabının ağır bastığı bir bunalıma giren çocuk. Hayatına devam etse de içindeki pişmanlık dinmez.

Sonra bir sabah kapısı çalınır, kapıyı açtığında gözlerine inanamaz. Ölen sevgili burnunun dibinde hiçbir şey olmamış gibi durmaktadır. Sabah kalktığında buzdolabındaki takvim 2010’u(Yong Ha’nın öldüğü yıl) gösterirken şimdi tarihler 2008 yılını göstermektedir. Yani ona tüm o pişmanlıklarını silmesini sağlayacak ikinci bir şans tanınmıştır anlayacağınız.

Bu 2 yıllık süreci sevgisiyle hiç yapamadığı güzel şeyleri yaparak geçirir, bisikletle geziler, romantik akşam yemekleri ve eskiden olduğu gibi onu işi nedeniyle arka plana atmaktan vazgeçer. Yine de zaman daralır ve en sonunda kızın öldüğü güne tekrar gelinir, kızımız geçen sefer acılar içinde dikildiği kaldırıma bu defa bu defa gülücükler içinde gelir. Junsu ise yine aynı iş toplantısında huzursuz bir şekilde kıvranıp durur, ama dayanamayıp toplantıyı terk eder ve o da kızarkadaşının öldüğü mekana tekrar gelir.

Sonuç olarak aynı şeyler bu defa farklı duygularla tekrar etmektedir, ölüm kesin belli ki ama aralarında hiçbir kırgınlık yok bu defa, hatta kızın içi  yaşam sevgisiyle doludur artık.

İşte buraya kadar benim için her şey tamam da bundan sonrasını anlamadım arkadaş :D Neden mi?

Ji Hyo, aynı yolda karşıya geçmeye çalışırken bu defa arabalar kızın üstüne sürer, Junsu kızı arabaların altında ezilmekten kurtarmak için son anda yola atlar,  kızı tutup birlikte yol kenarına savrulurlar (biz şuna uçarlar diyelim en iyisi). Öldüler mi kaldılar mı anlamadan onları yeşillikler içinde bir bankta elele otururken görürüz.

Birbirlerine “Teşekkür ederim, bana sevmeyi öğrettiğin için… Seni Seviyorum” derler. Bende tam o sırada ay yaşasın ne güzel yaşıyor ikiside dedim saf saf :) Ama birden lönk diye ekranın tepesinde In Heaven yazınca bana bir kal geldi (ne demekse artık ) :D Bu seferde öldüler garipler ama Allah ayırmadı dediydim :D :D


Eeee hani anlamamıştın, bak anlamışsın işte! niye o güzel beynini böyle gereksiz şeylere yoruyorsun ki? dediğiniz duyar gibiyim :D

Çünküm bu sahne bana fena halde şu masaüstü fotomu hatırlatıyor. Birlikte yaşlanmış o çiftleri hatırlayınca benim hatlar biraz karıştı, acaba klipteki çift ölmediler de bizle dalga mı geçiyorlar dedim ne yalan söyliim :D (aslında bunu daha abest bir şekilde söyledim de burada ağzımı bozmak istemiyorum :D )


Neyse efendim, dertsiz başıma dert arıyordum gittim bu klibi buldum rahatladım :D Bir de üstüne çok gerekliymiş gibide bir yazı yazdım da daha bi rahatladım :D Şimdi sizi rahat bırakıyorum :D

Ama ondan önce bizim oğlanların ikinci kliplerini şuraya iliştireyim. (Bu kliple ilgilide sevgiligünlük blogundan arkadaşların yazılarını okumaya davet ediyorum :D Gül gül öldüm okurken :D Birden fazla yazarı olduğu için Cinnet ve Arya ayrı ayrı yorumlamışlar :D Okumamazlık etmeyin derim :) )

Hadi ben kaçtım :D






video credit www.jyjturkey.com

İçinizi Isıtacak Filmler…Innocent Steps ve 200 Pounds Beauty

Innocent Steps – Ateş Böceğim Olur musun?



Tanıtımını kaç zaman önce winpohu’dan okumuştum, sonunda izledim :D 80lerin sonu 90ların başında Amerikalılar bol bol dans konulu film çevirmiştir yaa. Bu filmde beni o dönemin filmlerine götürdü… Fonda nostaljik slow ve dans müzikleri çalarken naif bir aşkı da izleme fırsatı buluyorsunuz.  Bizi aşk ile buluşturan dans olduğuna göre ortada bir de öğrenci öğretmen ilişkisi olmazsa olmaz :D Karizmatik dans hocamız, çok başarılı bir dansçıdır, mesleğinin zirvesindeyken aşık olduğu kadının ihanetine uğradığı için elini eteğini her şeyden çekmiştir. Birlikte çalıştığı iş arkadaşının zorlamasıyla tekrar dans yarışmalarına girmek için hazırlanmaya başlar ama dans partneri Çin’den kaçak olarak getirilmiş Koreli bir kızcağızdır. Oturma izni de yoktur, ikisi arasında düzmece bir evlilik sonrası yallah dans derslerine başlarlar ama...


Ama dansın d’sini bilmiyordur kız yine de çok  isteklidir öğrenmeye. Hocamızda işin kurdu yalnız O da sil baştan her şeyi bu kıza öğretmenin sıkıntısına düşer :D Çünkü kız cidden hiçbir şey bilmiyordur. Kıza beni tut dedi örneğin, tabi danstaki duruşunu al anlamında bir tutmak bu :D Kızcağız ne yapsa beğenirsiniz.



Haliyle filmin ilk yarısı kızı teknik olarak dansa hazırlamakla geçer. Kız tekniği kaptıktan sonra, hocamızın beklentileri daha da yükselir tabi, artık gerçek bir dansçı gibi dans etmeyi bilmesi lazım kızın, yoksa yarışmayı nasıl kazanabilirler ki?


İşte bu noktada amcamız çemkirmeye başlar “olmii olmiiğ, bu aşkın dansıdır lütfen odunluğu bırak azıcık kalbini koy ortaya”, kız da şaşkın şaşkın cevap verir “ottekeeğ, siz her şeyde çok iyisiniz bunu da bana öğretemez misiniz böhüü :(" diye …  Tabi sen misin böyle diyen, hocamızdan da bomba bir cevap gelir.


Beni seviyor musun? Yalandan bile olsa umurumda değil


Dans ederken bana aşık ol!!! Ben de sana aşık olacağım :D


İşte filmin son yarısında, işin içine nasıl ruh katılacağı ve “aşk” ile nasıl dans edileceği öğrenilir :D


Konusu klasik ama çok tatlı bir film :D Dans hocamız öyle yakışıklı filan değildi ama dansçı olmasına rağmen ( ne demekse bu artık :D ) çok oturaklı ve beyefendiydi. Değişik erkeksi bir havası vardı diyeyim :D (not: şimdi nette bir bakıverdim de adam akrep burcuymuş, ben de diyorum neden cezbetti, Jisub'ımda akrep beya :D )  Kızımızın ise hep masum bir havası var zaten, bir de onu hiç dans ederken düşünememiştim başta ama resmen döktürdü sonradan… İnsan böyle örnekleri görünce, kendisi içinde umutlanıveriyor :D Acaba ben de dans edebilir miyim ki? Benim o kızdan ne eksiğim var yav... diye :D


Umarım bir gün herkes bu çift gibi hayattaki dans partnerini bulur, hatta filmdeki tabirle herkes kendini bekleyen  ateş böceğine kavuşur  diyelim…


Filmi izlemek için adresimiz



200 Pounds Beauty - 2006



Hepimiz şu afişi gördüğümüzde aynı şeyi düşünmüşüzdür kesin… eğğğ ben seyretmen bu filmi, klasik çirkin ördek yavrusunun kuğuya dönüşme hikayesi bu, belki bir ara izlerim hıh! :D Ama yine de eliniz gitmez izlemeye, afişteki kızın zayıf hali bile pek güzel durmuyor zati, hepsini geçtim ortadaki yaratık kim?  Angel’daki  Lorne’a benzemiyor mu  Allahasen? Bilmeyenler için ahanda sağdaki Lorne :D



Gerçi Lorne karakterini çok severdim, kendisine ait bir kareoke barı vardı ve kimi şarkı söylerken dinlese anında gelmişini geçmişini öğrenirdi, öyle de marifetliydi bizim Lorne :D Haliyle Lorne çok daha şeker kaçar bu ajussinin yanında…


Filme gelirsek, aslında sıkça bloglar da rastlıyordum ama işte dedim ya, daha evvelden benzer filmleri izlediğim için bu tarz filmlere doymuştum artık, bir de çakmasını hiç kaldıramazdım… Neyse ki  filmin ostlarından birini mydestiny'de gördüm de izledim, yoksa gene izleyeceğim yoktu. Filmi şu kısa videodan izlediğinizde bile seviyorsunuz.







Hele o kız ne tatlı ne şeker, sesi de melek gibi… O afişteki yaratık da meğer A Frozen Flower’daki Kralmış!!!! Nassı ya dedim önce, piii afişe hazırlayanların suratına tüküreyim, leen taş gibi adamı ne hale sokmuşsunuz!!!  Hiç şu afişteki “şey” ile aşağıdaki şu adamın bir benzerliği var mı? Bence yok!!! :D (Kralım saygılar :D )




[caption id="attachment_1818" align="aligncenter" width="630" caption="-Kralım Saygılar :) - Saygılar benden :P"][/caption]


Madem filmden bahsetmiş gibi yaptım bu kadar, bir de konusuyla ilgili bir özet geçeyim. Hanna kızımız, melek gibi bir sese sahiptir, dış görünümü nedeniyle parlak ışıklar altında sahneye çıkıp yıldız olmak onun için uzak bir hayaldir. Bir yıldız değildir, ama ses haricinde her şeye sahip ünlü bir yıldız için gizli vokal olarak çalışmaktadır. Geri vokal demiyorum farkındaysanız, gizli vokal!  Kendi sesiyle bir yıldıza şöhret üstüne şöhret katıyordur ama onu tanıyan eden yoktur. Peki ne oluyor da Hanna  kendini dahası hayatını bir anda değiştirmeye karar veriyor?  Aşk için tabikisi de Bkz: Aşk= Kral :D


Gerisini sizde tahmin ediyorsunuzdur zaten ama hiç öyle sıradan bir komedi değil, her şeyden biraz var, yeri geldi mi üzülüyorsunuz da sinirleniyorsunuz da.  Hanna üzüldükçe ben daha çok üzüldüm, hele ki filmin final sahnesinde çok pis gaza geldim,  Hannacım sen hiç üzülme emi, sana çirkin diyenler utansın  diyesim geldi :D


Özetle izleyin izletin efem ,o kadar diyorum :D Üstelik benzer filmlere de taş çıkartacak bir sonu var.


Filmi izlemek için adresimiz

İyi Seyirler...

13 Ekim 2011 Perşembe

So Ji Sub Haberler XI- 16. Busan Uluslararası Film Festivali (BIFF )Açılış Günü

16. Busan Uluslararası Film Festivali BIFF


Busan’ın Haeundae Plajı geçtiğimiz hafta, 16. Busan Uluslararası Film Festivali dolayısıyla 9 gün boyunca dünyanın dört bir köşesinden yıldızları ağırlamaya başladı. Busan Film Festivali bu sene birçok yeniliğe ev sahipliği yapıyor.

Önceki yıllarda Pusan Uluslar arası Film Festivali(PIFF) adıyla anılırken bu sene Busan olarak bunu değiştirdiler, Böylelikle İngilizce adıyla bile Korecede olduğu gibi Busan International Film Festival(BIFF) olarak anons edildi bu yıl.  Yalnız bu da değil, festivale ev sahipliği yapan mekan bu sene açılışı yapılan ve devasa bir kültür merkezi olan Busan Cinema Center. Haliyle BIFF'in açılışıyla Busan Sinema Merkezi’nin açılışı da aynı tarih olarak düşünülmüş, uluslararası bir festivale yakışır şekilde de görkemli bir hazırlık yapıldığı çok belli. Buraya yalnız bir iki fotoğraf koyacağım, ama şu sayfaya girip bakarsanız, daha bir çok harika fotoğraf görebilirsiniz. Bkz


140 milyon $ değerindeki yeni merkez, ödüllü ve Avusturya mimarisi tabanlı Coop Himmelblau adlı mimari topluluk tarafından dizayn edilmiş. 30000m2’lik bir alana sahip Sinema merkezinde; bir futbol sahasının 1,5 katı büyüklüğündeki LED çatı altında 4000 kişilik bir açıkhava tiyatrosu ve ana binanın içinde yer alan 4 tane kapalı sinema salonu bulunmakta.

LED çatı aynı zamanda aydınlatmalı bir çatının tüm yüzeyini kaplayan dünyanın en büyük LED’si. Bu özelliğinden faydalanılarak, açıkhava tiyatrosunda yerlerini almış konukların üzerinde gökkuşağı gibi aydınlatma da hazırlanmış.

Önceki yıllarda Kurucu Yönetmen Kim Dong Ho tarafından yönetilen festival, bu yıl onun yerine ilk defa Lee Yong Kwan tarafından yönetilmiş. Her ikisi de, açılış gecesinde Busan  Belediye Başkanı  ve aynı zamanda festivalin Yönetim Kurulu Başkanı Hur Nam Sik yanında yer almışlar. Hur Nam Sik’in açılıştaki ilk sözleri “Busan Cinema Center, Busan şehrinin görsel medyanın bir merkezi haline gelmesini gösteren yeni bir çağın başlangıcına işaret etmektedir.” olmuş. Paraya kıydık abicim, siz de böyle merkez var mı diyorlar yani :D

Bunun dışında fertival bu yıl ilk defa iki bayan aktrist tarafından sunuluyor, geçmiş yıllarda bir bayan bir erkek sunucu olurken bu yıl iki bayan sunucu ile festival sunulmuş. Bu iki şanslı bayan ise aynı zamanda adaş olan  Eom Ji-won ve Ye Ji-won. Her ikisi bir çok yeniliklerin yaşandığı bu önemli gecede sunuculuk yapmaktan dolayı onur duyduklarını söylemeyi ihmal etmemişler sahneye çıktıklarında.



06.10.2011 Red Carpet & Opening Ceremony of The 16th Busan International Film Festival (BIFF) - KBS2


KBS2 kanalı festivalin açılışında 1 saatlik bir canlı yayın yaptı. Always tayfası haricinde festivalin konuklarına ait kısa görüntüleri bu programdan izleyebilirsiniz.  Programda öncelikle ünlülerin tek tek kırmızı halıdan geçip öncelikle basına poz verdikleri alana gelip poz verdikleri görülüyor. Ardından BIFF’in ana sahnesinde düzenlenecek olan etkinlikleri izlemek için sahnenin önünde konuklar için ayrılmış yerlerine gidiyorlar sırayla. Yalnız festivalin açılış filmi Always olduğu için ana sahneye gitmeden önce, bizim elemanlar KBS2’nin sahnesinde kısa bir söyleşi verdiler sonra diğer konuklar gibi basına poz verip bu seferde ana sahneye çıktılar. Eveeet açılışa dair kısa kısa bilgileri verdiğime göre şimdi tek tek neler yapmış bizim elemanlar ona bakalım :D


Kırmızı Halı


Bu fotoğraflar uzakdoğufan@facebook grubundan alınmıştır.

Kırmızı halıda ilerlerken sağlı sollu basın mensuplarına ve hayranlarına selam verdiler.  Bu sırada sağ tarafta kalabalığın içinden iki ajussi bağırış çağırış JiSub’ı yanlarına gelmeye razı etti. Hatta Jisub tokalaşmak için elini uzatma gafletinde bile bulundu ama kolunu kaptırıyordu neredeyse. Bu görüntüler televizyon kameralarına da takıldı tabiî ki, diğer taraftan elemanların solunda MBC kanalının kameramanı da var sanırım, onun görüntüleri de nete düşmüş. Yakından bakıldığında Ji Sub’ın hali çok komikti ama ajussiler ondan komikti :D Hele Jisub’ın elini tutup tokalaştıktan sonra resmen mest oldular, yüzlerine bir nur indi ki sormayın :D




KBS2 ile Kısa Söyleşi



Bu fotoğraflar uzakdoğufan@facebook grubundan alınmıştır.

Tüm kanallar içinde bir tek KBS2 kanalının canlı yayın yapıyordu demiştik, o yüzden So Ji Sub ve tayfası da BIFF’in ana sahnesine gitmeden önce ilk olarak bu sahneye gelerek kısa bir söyleşi yaptılar.

Sahnenin girişinde anons edilmelerini beklerlerken bir hayran kamerası tarafından çekilmiş videoları da var. Teknoloji sen ne güzel bir şeysin, anı anına herşeyi canlı canlı görüyoruz böylelikle :D


KBS2 söyleşisini ister yukarıdaki 1 saatlik videodan izleyebilirsiniz yada hiç uğraşmadan aşağıda verdiğim 5 dakikalık bağlantıdan o kısa söyleşiye  göz atabilirsiniz. Nette herhangi bir çevirisi yok ama genel olarak Always filminin konusundan ve  açılış filmi olması hakkında neler düşündükleri sorulduğu belli :D

Not: Normalde KBS2 sahnesinde yapılan söyleşiden sonra JiSubgiller BIFF’in ana sahnesinde ikinci bir söyleşi yapmaya gidiyorlar. Ama youtube videolarında bu iki söyleşinin sıralamasını karıştırmışlar. O yüzden youtube’da bu videolara tekrar rastlarsanız öncelikle part2’yi sonra part1’i izleyin emi, benden demesi :D



BIFF’in Ana Sahnesinde Söyleşi


Bu fotoğraflar uzakdoğufan@facebook grubundan alınmıştır.


KBS2 sahnesinden sonra BIFF ana sahnesine doğru yol alıyorlar. Daha sahneye gelmeden festival yetkilileri ile basına poz veriliyor.

Ardından festivalin ana sunucuları Eom Ji Won ve Ye Ji Won ile ingilizce çevirinin de yapıldığı kısa bir söyleşi yapılıyor.


Bu fotoğraflar uzakdoğufan@facebook grubundan alınmıştır.

Always filmi ve ekibi böylelikle festivalin açılış filmi olarak resmen anons edilmiş oluyor. İşte o kısa söyleşi;

So Ji-Sub  – Canlandırdığım karakter acı dolu bir geçmişe sahip, Jung Hwa ile tanışana kadar hayattan beklentisi yoktur.  Ve zar zor kalbini bu kadına açar. Ve hayatını ona adar.

Ye Ji-won Filmde seksi bir imajın var, yönetmenin bunu kullanmasına ne diyorsun?

So Ji-Sub  – Ben her zaman seksiyim :D

Eom Ji Won – Sayın Han Hyo Joo bu gece çok güzelsiniz. İnsanlar iki şeyi çok merak ediyor. Açılış filmindeki oyunculuğun, fragmana gördüğümüz öpüşme sahnesi %100 oyunculuk olsa da senin bu konuda hislerin neler, filminiz 16.BIFF de açılış filmi olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Han Hyo-Joo – Bir aktris olarak genç yaşta bir aktris olarak burada bulunmak benim için büyük onur. Hiç böyle bir şey yaşamamıştım. Bu akşam buarada olmak unutulmaz bir an benim için. Öpüşme meselesine gelirsek, hoşuma gitmedi değil :D


The press screening of "Always" at the Busan Cinema Center on October 6, 2011 in Busan


Bu fotoğraflar uzakdoğufan@facebook grubundan alınmıştır.

Festivale gelinmiş açılış da yapılmış madem, artık filmi izleyebiliriz değil mi? Yalnız film aynı anda hem BIFF Tiyatrosunda hem de 1 No’Lu sinema salonunda gösterime girecek, otteke?

  • Oct 6  - 20:00 - BIFF Theater

  • Oct 6  - 20:00 -  Cinema 1
 Bir tarafta Cinema 1'de basın mensupları için gösterim diğer tarafta BIFF Theater'da ana izleyicilerin için olan gösterim var. Ama hayranların gönlünü almadan olmaz. Yönetmen ve oyuncular, BIFF tiyatro salonuna gelip izleyicilere selam vermişler. So Ji Sub Dracula takımından vazgeçmezken Han Hyo Joo üstünü değiştirmiş bile :D Tiyatro salonuna geldiklerinde çığlık kıyamet kopuyor tabi bunu söylememe bile gerek yok  :D




 the Press Conference at the Busan Cinema Center on October 6, 2011 in Busan


Bu fotoğraflar uzakdoğufan@facebook grubundan alınmıştır.

Film gösterimi bittikten sonra uluslararası basın mensuplarının da dahil olduğu bir basın toplantısı yapılıyor. Han Hyo Joo yine elbisesini değiştiriyor ama Ji Subşi’de değiştirmiş bu defa :D Yalnız nette kaliteli bir çekim yok bu söyleşiyle ilgili, 2 video var. Birinde Han Hyo Joo'nun , diğerinde de so ji sub'un konuşmaları var. Buna da şükür diyerek o videoları da paylaşayım :D



Neyse gelelim söyleşiye :D
Song Il-Gon (yönetmen) – Film ilk defa gösterileceği için biraz gerginim, insanlar filmi nasıl bulacak merak ediyorum. Ben, So Ji Sub, Han Hyo Joo ve tüm ekip filmi yapmak için tüm yüreğimizi ortaya koyduk. Filmin burada sergilenmesinden büyük onur duyuyorum.

Han Hyo-Joo – Merhaba, ben Han Hyo Joo, filmde Jung Hwa’yı canlandırıyorum. Bende filmin ilk defa gösterilmesinden dolayı çok heyecanlıyım. Filmi yüreğimizi ortaya koyarak yaptık, umarım insanlar da sever filmi.

So Ji-Sub  – Merhaba, ben So Ji Sub, filmde Cheol Min’i canlandırıyorum. Filmi, kısa süre önce ilk defa izledim, bu yüzden hala etkisinden kurtulmaya çalışıyorum. Filmi gördükten sonra insanların tepkisi ne olacak çok merak ediyorum. Filmimiz klasik, hüzünlü bir aşk filmi ama aynı zamanda insanın içini ısıtan bir film. Teşekkür ederim.

Basının Sorusu – Soru yönetmene, bu film önceki filmlerinizden farklı görünüyor. Filmi yaparken, odaklandığınız şeyler nelerdi?

Song Il-Gon (yönetmen) – Orijinal senaryoyu yazmak bir haftamı aldı, ama sonrasında, filmi şehir odaklı atmosfere sahip bir aşk filmi olarak yapmak istedim. Charlie Chaplin’in “City Lights(Şehir Işıkları)” adlı filminden yola çıkarak bu fikir ortaya çıktı, Charlie Chaplin kör bir kadına aşık olup onun için her şeyi yapıyordu. Bu fikirde bu şekilde ortaya çıktı. The City Lights benim en sevdiğim filmlerden biridir. Filmin arka planında Seul’ün 2011 yılı yansıtan manzaraları yer alıyor. Bir adam bir kadını seviyor ve onun için kendisini feda ediyor.  Kadın onu tüm kalbiyle bekliyor ve onu derinden seviyor. Film çok klasik ve basit bir hikayeye sahip ve benzer konu üzerine yapılmış uzun yıllardır çeşitli yapımlarda mevcut. Bu yüzden filmi işlerken karakterler üzerine eğildim (benzerlerinden ayrılması için karakterler üzerinden farkı ortaya koymaya çalışmış yani :) ). Ana karakterler Han Jun Hwa ve Jang Cheol Min seyirciyi böyle etkileyecekler. Film daha çok bu iki karaktere bağlı durumda. Filmin her sahnesinde onlar (en azından hep bir tanesi) görünüyor. Karakterlerin geçmiş, şuan ve gelecekteki duyguları filmin temelini oluşturuyor. Burada en önemli şey her sahneye en gerçek ve samimi duyguları seçip koyabilmek.

Basının Sorusu – Film, Busan Uluslararası Film Festivali’nin açılış filmi ve yeni açılan Busan Sinema Merkezi’nde gösterilecek ilk film aynı zamanda. Bu konuda ne hissediyorsunuz?

Song Il-Gon (yönetmen) – Ekibimle dün buraya geldik ve bizi çok şaşırttı. Busan Sinema Merkezi bana kalırsa çok önemli bir yer – Kore Sinema Tarihi için yeni bir sembol olacak. Buarada gösterilen ilk filmin Always olması benim için büyük onur.

Han Hyo-Joo – Filmin burada toplanmış kalabalık bir gruptan oluşan basın mensuplarına gösterilmesinden dolayı hem çok heyecanlandım hem de onur duydum. Diğer taraftan, çok gerginim ve büyük bir sorumluluk hissediyorum.

So Ji-Sub –  Onur duymakla birlikte bundan dolayı hissettiğim sorumluluk hissi daha ağır basıyor. Yine de anın tadını çıkamaya çalışacağım.

Basının Sorusu – Çok fazla romantizm olmayan filmlerin olduğu bir zamanda, gözyaşlarına boğulduğum romantik bir film seyrettiğim için müteşekkürüm size. Yalnız bu mutlu sonla bitmesi gerekmez miydi filmin? So Ji Sub ve Han Hyo Joo, çekimleri gerçekleştirirken canlandırdığınız karakterlere nasıl yakınlık kurabildiniz?

Song Il-Gon (yönetmen) – En başlarda, film mutlu son üzerine kurulmuştu. So Ji Sub’ın da dediği gibi insanın içini ısıtan bir film yapmak istedim. En önemli şeyin günümüzün film formuna uygun ve günümüzü yansıtan duygulara sahip olması. Son sahneden senaryonun son halini oluşturdum.

So Ji-Sub – Jang Cheol-Min’i canlandırmadan önce yönetmenimle konuştum. Görme engelli bir kadına aşık olan insanı nasıl canlandırabilirm diye. Fikir alışverişinden sonra aşkın, aşık olmanın hiç nedene bağlı olmadığı sonucuna vardım. Jang Cheol Min duygularını yansıtabilmenin yolunu bulmak zor oldu.

Han Hyo-Joo – Benim için açıklması çok zor. Jung Hwa zor zamanlar geçirmiş. Bu şartlar altında, ağlamak yerine gülebilmek daha da zordur. Görme engelli olup yine de neşesini korumak… tüm bu şeylere rağmen zor. Ve bunu tasvir edebilmek çok zordu. Çekimlerde, Song Il Gon ve So Ji Sub beni yönlendirerek yardım ettiler, bundan dolayı çok çok müteşekkirim.

Basının Sorusu – Sorumuz Yönetmen Song Il Gon’a, önceki filmlerinizle karşılaştırdığınızda Always’in çekimlerinde size zor gelen herhangi bir şey oldu mu?

Song Il-Gon (yönetmen) – Hala genç bir yönetmen olduğumu düşünüyorum. İlk çıkışımı bundan sadece 10 yıl önce yaptım.  Hiçbir kısıtlama olmaksızın filmleri hayal ettiğim şeyler hakkında yaptığımı düşünüyorum. Always’de bunun bir devamı. Bu film, önceki filmlerimin tarzından belki biraz farklı olabilir. Düşününce, herhangi bir tarzda olması çok önemli değil. Asıl önemli olan Cheol Min ve Jung Hwa’nın ilişkisi ve onların bu yalın aşk hikayesinin izleyiciye ulaşabilmesi. İçeriğe göre tarzın değişebileceğini düşünüyorum.

Basının Sorusu - 1.) Bu Soru Han Hyo Joo’ya, melodramatik kısımlar ve görme engelli bir kadını canlandırıken en zorlandığın şey neydi? Ayrıca, geçmişte yer aldığınız dramalardaki canlı ve neşeli karakterleriniz ile bu filmdeki karakteriniz arasındaki en belirgin farklar nelerdir(Ahiret sorusu mübarek)?  2.) So Ji Sub’a, İlk defa bir melodramda rol alıyorsunuz. (Sanki kaç tane filmi varsa artık, Kore bazında bu 3.filmi zaten :D ilki komedi, ikincisi kara mizah, sonuncusu da bu film işte) Oyunculuğunuzda en çok yansıtmak istediğiniz şey nedir? Film aksiyon sahnelerini ve dövüş sahnelerini de içeriyor. Zor oldu mu?

Han Hyo-Joo – Görme engelli bir insanı canlandırmak hayak ettiğimden daha da zordu. Kendim görebiliyorken görme yetisi olmayan birini canlandırmak çok zordu. En ufak bir hata insanların oyunculuğumu beğenmemesine neden olabilirdi. Bu nedenle çok endişeliydim. Biraz zaman geçtikçe rolümü canlandırırken daha rahat olmaya başladım. Ve mutlu hissettim. Önceki rollerimle karşılaştırdığımda, Jung Hwa daha kadınsıydı. Aşıktı. Önceki dramalarımdaki karakterlerde aşıktı ama o sevgi içine aileyi de alıyordu. Bu film ise baştan sona birine aşk ile bağlanmak ile ilgiliydi.

So Ji-Sub – Melodram ve Aksiyon filmlerindeki oyunculuk aynıdır diye düşünmüştüm ama sonradan bir melodram filminde oynamanın nasıl da zor olduğunu fark ettim.  TV dramalarında, duyguları sadece kısa bir süre için sürdürmeniz gerekir ama bu fil için bu duygusallığı tüm film boyunca canlı tutmam gerekti. Aksiyon sahneleri benim için çok zor bir hal aldı. Filmden bir ay önce hazırlıklara başladım ve bu süreçte her iki bileğimdeki eklem bağlarını (ligament) incittim (ee aferin sana, hiç antrenman yapmasaymışsın daha iyiymiş :D ) Ama şimdi iyiyim (tabi tabi yiğitliğe b*k sürmemek için böyle söylersin tabi :D )

Basının Sorusu – Charlie Chaplin’in City Lights filminden esinlendiğinizden bahsettiniz Song Il Gon). City Lights ile karşılaştırdığınızda, çıkan sonuçtan memnun kaldınız mı? Ve de iki film arasındaki farklılıklar nelerdir?

 Song Il-Gon (yönetmen) – Always, City Lights’dan farklı bir film. City Lights hayranı olduğum bir film. Ben bir kadın ve erkek arasında geçen bir aşk hikayesi yapmak istedim. Charlie Chaplin en çok saygı duyduğum yönetmenlerden biridir, o yüzden onun Cşty Lights filmiyle bir karşılaştırma yapabilmem mümkün değil. Always’den ne kadar tatmin oldum emin değilim. İnsanların film hakkındaki düşüncelerini duymak istiyorum. Bir yönetmenin her zaman tatmin olmayan bir yanı vardır. Zaman, düzenleme vs … ama şunu söyleyebilirim ki So Ji Sub, Han Hyo Joo ve tüm ekip ellerinden gelenin en iyisini yaptılar. Filmin hikayedeki gidişatı çok yalın ama duygusal açıdan çok önemli.

So Ji-Sub – Çalıştığım sahneleri beğendim. Bir aktör olarak ise, hiçbir aman oyunculuğumdam tamamıyla memnun olmamışımdır.

Han Hyo-Joo – Bir aktrist olarak, kendi oyunculuğumdan tatmin olmak çok zor. En çok öpüşme sahnesini sevdim. O sahne çok güzel oldu.

Basının Sorusu – Filmde, bir çok yatak sahnesi var. O sahneler öncesinde prova yaptınız mı ve herhangi bir NG (çekim hatası) var mı (Çinli bir gazeteci sormuş bunu :D Bkz  )

Han Hyo-Joo – Bu çok provokatif bir soru(eferin Hyo Jin artık jeton erken düşüyor :D). Ortada herhangi bir prova yoktu. Yönetmenimiz iki insan arasındaki dokunaklı duygulara odaklanmıştı. Çekim planı hikayenin gidişatına göre kurulmuştu. Yatak sahnesinden önce bir öpücük sahnesi vardı. Kendimi garip hissetmeme sebep olacak yada durumu zorlaştıracak bir şey yoktu. Ve ortada NG’de yok.

Basının Sorusu – Birbirinizle çalışmak konusunda memnun olduğunuz şeyler nelerdir?

So Ji-Sub (actor) – Filmden önce, Han Hyo Joo’yu televizyondan biliyordum. Canlı ve sevimli bir karakteri olduğuna dair bende bir izlenimi vardı. Çekimler sırasında ilk defa oyunculuğunu görmüş oldum. Hyo Joo yaşına göre oldukça dikkatli ve oyunculuk hakkında derin düşüncelere sahip biri. Bu yanı bana göre iyi.

Han Hyo-Joo – So Ji Sub ile çalışmaktan dolayı onur duyuyorum. Çekimler sırasında beni çok iyi yönlendirdi ve bana çok yardımcı oldu. En zor durumda bile, bunu dışarı yansıtmadı. Umarım bende ondan bir şeyler kapabilmişimdir.

Kaynak İngilizce Çeviri : Ki Mun@asianmediawiki


1932 – City Lights  – Charlie Chaplin



Basın toplantısında sorulan sorular bildiğim kadarıyla bu kadar, peki biz ne öğrendik bu söyleşiden :D Çok düşünmeyin benim cevabım hazır :D Fragman yayınlandığında, blogger arkadaşlarla bu filmin konusunun aynısı bizim Yeşilçam filmlerinde de var diye muhabbete girişmiştik. Konuşulan mevzu özetle “ay çingum annemgil anlattıydı Edit Hun’un da tıpkısının aynısından böyle bir filmi varmış yaağhaa…  ay çingum bana da dayıgilim anlattıydı Kadir İnanır’da yapmış aynı filmden tee fii tarihinde diye…” Şimdi biz bu muhabbeti en Türkçesinden burada konuşuruz da elin Hintlisi durur mu? Facebook’da okuduğum muhabbetlerde de Bollywood filmlerinden örnek gösteriyorlardı bu defa da :D Ama bu kadarı tesadüf olamazdı, noluyoruz hop dedik derken. Yönetmenimiz konuya bir açıklık getirdi sonunda.

Kendisi 1932 yılına ait bir Charlie Chaplin filmi olan City Lights’dan çok etkilendiğini söyledi. Sene 1932 yani siyah-beyaz sessiz filmlerin çekildiği bir dönem. Ve bu filmler sinemanın ilk örnekleri, Charlie Chaplin’de sinemanın duayeni olduğuna göre, Bollywood olsun Yeşilçam olsun bizim yönetmenlerimizde pek tabi ki bu güzide eserden etkilenmişler demek ki :D Ohhh rahatladım valla, zaten işim gücüm yoktu, bu filmin konusu nerden bulayım diye kendime iş edinmiştim kaç zamandır :D Şimdi görev tamamlandı gene işsiz kaldım ama olsun JiSub’ım her şeye değer :D O kadar City Lights dedik bari buradan linkini de verelim :D Film 82 dakika, iyi seyirler olsun şimdiden  :D



Showbox Basın Toplantısı


Bitti sanıyorsunuz değil miiğ? Always filminin dağıtıcı firması  Showbox Şirketi içinde ayrı bir basın toplantısı yapılıyor daha doğrusu ben bunu bit tarafımdan böyle uydurdum :D Netta yalnızca aşağıdaki fotlar var ve arka planda Showbox firmasının logosu var. Yine de showbox toplantısı değilde festivale ait sayısız toplantılardan biri de olabilir :) Showbox demişken firma Always'i daha şimdiden Japon firma Pony Canyon'a satmış bile :)

Gelelim günün o son toplantısına, So Ji Sub'ın o toplantıda giydikleri hayranlar arasında biraz şaşkınlık yarattı biraz :)

Bu fotoğraflar uzakdoğufan@facebook grubundan alınmıştır.

Aman o etek mi? yok değildir... ben bunu bir yerde gördüm! ama nerde?... sorularıyla geçen kısa bir süreçten sonra daha önce nerede ilk olarak  giydiğinin bulunması da çok uzun sürmedi tabi :D Rough Cut filminin basın toplantılarında ve HelloTV dergisinin 2010 -Eylül sayısında  giymiş. Gerçi dikkatli bakılınca HelloTv'deki pantolon daha dar ama Rough Cut'daki ile tıpa tıp aynı :D

Bu fotoğraflar So Ji Sub 소지섭 @ Soompi  grubundan alınmıştır.

Yaa işte böyle, bir tek ben mi böyle detaycıyım sanıyordunuz :D :D Hayır efendim yalnız değilim ben, kişisel deneyimlerime dayanarak söylüyorum hangi ülkeden olursa olsun tipik Ji Sub hayranları detaylara önem gösteren bir profil çizmektedir, bu da böyle biline :D :D (Hayır takıntılı manyaklar değiliz, sadece detaycıyız hıhh! :D )

-BİTTİ-

Festival 9 gün sürüyor ama en yoğun günlerden biri açılış günüydü , tek bir yazıya ancak sığabildi o yüzden.  Festival cuma günü bitiyor. Bittiğinde ikinci bir posta daha yazarım. Sonra siz sağ ben selamet, filmlerimi dizilerimiz yazmaya devam ederim yine :D (İnandınız mı ?!! :) ) Hadi ben kaçtım :D

NOT: Yanarım yanarım böyle bir yazıyı şuana kadar kendi festivallerimiz için hazırlamadığıma yanarım :S Tamam So Ji Sub için ben de bu kadar araştırdım festivali ama işte! Bizim film festivallerini hiç böyle incelemedim diye de vicdan azabı çekmiyor değilim hani :(

Kaktus Cicegi

ÖNEMLİ NOT: Lütfen kaynak göstermeden başka yerde yayınlamayınız. Bu lafım kişisel paylaşımlar için değil tabiki, haber ve magazin blog ve sitelerinden rica ediyorum...

So Ji Sub Haberler XI- 16. Busan Uluslararası Film Festivali (BIFF ) Açılış Günü

16. Busan Uluslararası Film Festivali BIFF


Busan’ın Haeundae Plajı geçtiğimiz hafta, 16. Busan Uluslararası Film Festivali dolayısıyla 9 gün boyunca dünyanın dört bir köşesinden yıldızları ağırlamaya başladı. Busan Film Festivali bu sene birçok yeniliğe ev sahipliği yapıyor.


Önceki yıllarda Pusan Uluslar arası Film Festivali(PIFF) adıyla anılırken bu sene Busan olarak bunu değiştirdiler, Böylelikle İngilizce adıyla bile Korecede olduğu gibi Busan International Film Festival(BIFF) olarak anons edildi bu yıl.  Yalnız bu da değil, festivale ev sahipliği yapan mekan bu sene açılışı yapılan ve devasa bir kültür merkezi olan Busan Cinema Center. Haliyle BIFF'in açılışıyla Busan Sinema Merkezi’nin açılışı da aynı tarih olarak düşünülmüş, uluslararası bir festivale yakışır şekilde de görkemli bir hazırlık yapıldığı çok belli. Buraya yalnız bir iki fotoğraf koyacağım, ama şu sayfaya girip bakarsanız, daha bir çok harika fotoğraf görebilirsiniz. Bkz



Busan Cinema Center


140 milyon $ değerindeki yeni merkez, ödüllü ve Avusturya mimarisi tabanlı Coop Himmelblau adlı mimari topluluk tarafından dizayn edilmiş. 30000m2’lik bir alana sahip Sinema merkezinde; bir futbol sahasının 1,5 katı büyüklüğündeki LED çatı altında 4000 kişilik bir açıkhava tiyatrosu ve ana binanın içinde yer alan 4 tane kapalı sinema salonu bulunmakta.


LED çatı aynı zamanda aydınlatmalı bir çatının tüm yüzeyini kaplayan dünyanın en büyük LED’si. Bu özelliğinden faydalanılarak, açıkhava tiyatrosunda yerlerini almış konukların üzerinde gökkuşağı gibi aydınlatma da hazırlanmış.


Önceki yıllarda Kurucu Yönetmen Kim Dong Ho tarafından yönetilen festival, bu yıl onun yerine ilk defa Lee Yong Kwan tarafından yönetilmiş. Her ikisi de, açılış gecesinde Busan  Belediye Başkanı  ve aynı zamanda festivalin Yönetim Kurulu Başkanı Hur Nam Sik yanında yer almışlar. Hur Nam Sik’in açılıştaki ilk sözleri “Busan Cinema Center, Busan şehrinin görsel medyanın bir merkezi haline gelmesini gösteren yeni bir çağın başlangıcına işaret etmektedir.” olmuş. Paraya kıydık abicim, siz de böyle merkez var mı diyorlar yani :D


Bunun dışında fertival bu yıl ilk defa iki bayan aktrist tarafından sunuluyor, geçmiş yıllarda bir bayan bir erkek sunucu olurken bu yıl iki bayan sunucu ile festival sunulmuş. Bu iki şanslı bayan ise aynı zamanda adaş olan  Eom Ji-won ve Ye Ji-won. Her ikisi bir çok yeniliklerin yaşandığı bu önemli gecede sunuculuk yapmaktan dolayı onur duyduklarını söylemeyi ihmal etmemişler sahneye çıktıklarında.


Festivalde, 6-14 Ekim tarihleri boyunca 70 ülkeden toplamda 307 film gösterilecek, açılış filmi bildiğiniz üzere Always, kapanış filmi ise Yönetmen Harada Masato’nun Chronicles of My Mother olarak seçilmiş. BIFF’de gösterilen filmlerin tam listesini görmek için bkz.


Kaynaklar Chosun, Koreatimes, France 24, KoreanFilm

06.10.2011 Red Carpet & Opening Ceremony of The 16th Busan International Film Festival (BIFF) - KBS2


KBS2 kanalı festivalin açılışında 1 saatlik bir canlı yayın yaptı. Always tayfası haricinde festivalin konuklarına ait kısa görüntüleri bu programdan izleyebilirsiniz.  Programda öncelikle ünlülerin tek tek kırmızı halıdan geçip öncelikle basına poz verdikleri alana geldikleri görülüyor. Ardından BIFF’in ana sahnesinde düzenlenecek olan etkinlikleri izlemek için sahnenin önünde konuklar için ayrılmış yerlerine gidiyorlar sırayla. Yalnız festivalin açılış filmi Always olduğu için ana sahneye gitmeden önce, bizim elemanlar KBS2’nin sahnesinde kısa bir söyleşi verdiler sonra diğer konuklar gibi basına poz verip bu seferde ana sahneye çıktılar. Eveeet açılışa dair kısa kısa bilgileri verdiğime göre şimdi tek tek neler yapmış bizim elemanlar ona bakalım :D



Kırmızı Halı


Bu fotoğraflar uzakdoğufan@facebook grubundan alınmıştır.


Kırmızı halıda ilerlerken sağlı sollu basın mensuplarına ve hayranlarına selam verdiler.  Bu sırada sağ tarafta kalabalığın içinden iki ajussi bağırış çağırış JiSub’ı yanlarına gelmeye razı etti. Hatta Jisub tokalaşmak için elini uzatma gafletinde bile bulundu ama kolunu kaptırıyordu neredeyse. Bu görüntüler televizyon kameralarına da takıldı tabiî ki, diğer taraftan elemanların solunda MBC kanalının kameramanı da var sanırım, onun görüntüleri de nete düşmüş. Yakından bakıldığında Ji Sub’ın hali çok komikti ama ajussiler ondan da komikti :D Hele Jisub’ın elini tutup tokalaştıktan sonra resmen mest oldular, yüzlerine bir nur indi ki sormayın :D


Red Carpet -TV Daily Görüntüleri


Red Carpet -MBC Görüntüleri



KBS2 ile Kısa Söyleşi



Bu fotoğraflar uzakdoğufan@facebook grubundan alınmıştır.


Tüm kanallar içinde bir tek KBS2 kanalı canlı yayın yapıyordu demiştik, o yüzden So Ji Sub ve tayfası da BIFF’in ana sahnesine gitmeden önce ilk olarak bu sahneye gelerek kısa bir söyleşi yaptılar.


Sahnenin girişinde anons edilmelerini beklerlerken bir hayran kamerası tarafından çekilmiş videoları da var. Teknoloji sen ne güzel bir şeysin, anı anına herşeyi canlı canlı görüyoruz böylelikle :D


KBS2 Kamera Arkası - FanCam


KBS2 söyleşisini ister yukarıdaki 1 saatlik videodan izleyebilirsiniz yada hiç uğraşmadan aşağıda verdiğim 5 dakikalık bağlantıdan o kısa söyleşiye  göz atabilirsiniz. Nette herhangi bir çevirisi yok ama genel olarak Always filminin konusundan ve  açılış filmi olması hakkında neler düşündükleri sorulduğu belli :D


Not: Normalde KBS2 sahnesinde yapılan söyleşiden sonra JiSubgiller BIFF’in ana sahnesinde ikinci bir söyleşi yapmaya gidiyorlar. Ama youtube videolarında bu iki söyleşinin sıralamasını karıştırmışlar. O yüzden youtube’da bu videolara tekrar rastlarsanız öncelikle part2’yi sonra part1’i izleyin emi, benden demesi :D


So Ji Sub & Han Hyo Joo @ BIFF(2011.10.06) - part2



BIFF’in Ana Sahnesinde Söyleşi


So Ji Sub & Han Hyo Joo @ BIFF(2011.10.06) - part1


KBS2 sahnesinden sonra BIFF ana sahnesine doğru yol alıyorlar. Daha sahneye gelmeden festival yetkilileri ile basına poz veriliyor.


Ardından festivalin ana sunucuları Eom Ji Won ve Ye Ji Won ile ingilizce çevirinin de yapıldığı kısa bir söyleşi yapılıyor.


Bu fotoğraflar uzakdoğufan@facebook grubundan alınmıştır.


Always filmi ve ekibi böylelikle festivalin açılış filmi olarak resmen anons edilmiş oluyor. İşte o kısa söyleşi;


So Ji-Sub  – Canlandırdığım karakter acı dolu bir geçmişe sahip, Jung Hwa ile tanışana kadar hayattan beklentisi yoktur.  Ve zar zor kalbini bu kadına açar. Ve hayatını ona adar.


Ye Ji-won Filmde seksi bir imajın var, yönetmenin bunu kullanmasına ne diyorsun?


So Ji-Sub  – Ben her zaman seksiyim :D


Eom Ji Won – Sayın Han Hyo Joo bu gece çok güzelsiniz. İnsanlar iki şeyi çok merak ediyor. İlki, açılış filmindeki oyunculuğunuz hakkında, fragmanda gördüğümüz öpüşme sahnesi %100 oyunculuk olsa da sizin bu konudaki hisleriniz neler? İkinci olarak ise, filminiz 16.BIFF de açılış filmi seçildi. BU konuda ne düşünüyorsunuz?


Han Hyo-Joo – Bir aktris olarak... genç yaşta bir aktris olarak burada bulunmak benim için büyük onur. Hiç böyle bir şey yaşamamıştım. Bu akşam buarada olmak unutulmaz bir an benim için. Öpüşme meselesine gelirsek, hoşuma gitmedi değil :D



The Press Screening of "Always" at the Busan Cinema Center on October 6, 2011 in Busan


Bu fotoğraflar uzakdoğufan@facebook grubundan alınmıştır.


Festivale gelinmiş açılış da yapılmış madem, artık filmi izleyebiliriz değil mi? Yalnız film aynı anda hem BIFF Tiyatrosunda hem de 1 No’Lu sinema salonunda gösterime girecek, otteke?




  • Oct 6  - 20:00 - BIFF Theater



  • Oct 6  - 20:00 -  Cinema 1


 Bir tarafta Cinema 1'de basın mensupları için gösterim diğer tarafta BIFF Theater'da ana izleyicilerin için olan gösterim var. Ama hayranların gönlünü almadan olmaz. Yönetmen ve oyuncular, BIFF tiyatro salonuna gelip izleyicilere selam vermişler. So Ji Sub Dracula takımından vazgeçmezken Han Hyo Joo üstünü değiştirmiş bile :D Tiyatro salonuna geldiklerinde çığlık kıyamet kopuyor tabi :) Bunu söylememe bile gerek yok  :D


BIFF Theater Fan Cam 1


BIFF Theater Fan Cam 2



 The Press Conference at the Busan Cinema Center on October 6, 2011 in Busan



Bu fotoğraflar uzakdoğufan@facebook grubundan alınmıştır.


Film gösterimi bittikten sonra uluslararası basın mensuplarının da dahil olduğu bir basın toplantısı yapılıyor. Han Hyo Joo yine elbisesini değiştiriyor ama Ji Subşi’de değiştirmiş bu defa :D Yalnız nette kaliteli bir çekim yok bu söyleşiyle ilgili, sadece 2 videocuk var. Birinde Han Hyo Joo'nun , diğerinde de So Ji Sub'un konuşmaları var. Buna da şükür diyerek o videoları da paylaşayım :D


So Ji Sub @ the press conference at the Busan Cinema Center


Han Hyo Joo @ the press conference at the Busan Cinema Center


Neyse gelelim söyleşiye :D


Song Il-Gon (yönetmen) – Film ilk defa gösterileceği için biraz gerginim, insanlar filmi nasıl bulacak merak ediyorum. Ben, So Ji Sub, Han Hyo Joo ve tüm ekip filmi yapmak için tüm yüreğimizi ortaya koyduk. Filmin burada sergilenmesinden büyük onur duyuyorum.


Han Hyo-Joo – Merhaba, ben Han Hyo Joo, filmde Jung Hwa’yı canlandırıyorum. Bende filmin ilk defa gösterilmesinden dolayı çok heyecanlıyım. Filmi yüreğimizi ortaya koyarak yaptık, umarım insanlar da sever filmi.


So Ji-Sub  – Merhaba, ben So Ji Sub, filmde Cheol Min’i canlandırıyorum. Filmi, kısa süre önce ilk defa izledim, bu yüzden hala etkisinden kurtulmaya çalışıyorum. Filmi gördükten sonra insanların tepkisi ne olacak çok merak ediyorum. Filmimiz klasik, hüzünlü bir aşk filmi ama aynı zamanda insanın içini ısıtan bir film. Teşekkür ederim.


Basının Sorusu – Soru yönetmene, bu film önceki filmlerinizden farklı görünüyor. Filmi yaparken, odaklandığınız şeyler nelerdi?


Song Il-Gon (yönetmen) – Orijinal senaryoyu yazmak bir haftamı aldı, ama sonrasında, filmi şehir odaklı atmosfere sahip bir aşk filmi olarak yapmak istedim. Charlie Chaplin’in “City Lights(Şehir Işıkları)” adlı filminden yola çıkarak bu fikir ortaya çıktı, Charlie Chaplin kör bir kadına aşık olup onun için her şeyi yapıyordu. Bu fikirde bu şekilde ortaya çıktı. The City Lights benim en sevdiğim filmlerden biridir. Filmin arka planında Seul’ün 2011 yılını yansıtan şehir manzaraları yer alıyor. Bir adam bir kadını seviyor ve onun için kendisini feda ediyor.  Kadın onu tüm kalbiyle bekliyor ve onu derinden seviyor. Film çok klasik ve basit bir hikayeye sahip ve benzer konu üzerine yapılmış uzun yıllardır çeşitli yapımlarda mevcut. Bu yüzden filmi işlerken karakterler üzerine eğildim (benzerlerinden ayrılması için karakterler üzerinden farkı ortaya koymaya çalışmış yani :) ). Ana karakterler Han Jun Hwa ve Jang Cheol Min seyirciyi böyle etkileyecekler. Film daha çok bu iki karaktere bağlı durumda. Filmin her sahnesinde onlar (en azından hep bir tanesi) görünüyor. Karakterlerin geçmiş, şuan ve gelecekteki duyguları filmin temelini oluşturuyor. Burada en önemli şey her sahneye en gerçek ve samimi duyguları seçip koyabilmekti.


Basının Sorusu – Film, Busan Uluslararası Film Festivali’nin açılış filmi ve yeni açılan Busan Sinema Merkezi’nde gösterilecek ilk film aynı zamanda. Bu konuda ne hissediyorsunuz?


Song Il-Gon (yönetmen) – Ekibimle dün buraya geldik ve bizi çok şaşırttı. Busan Sinema Merkezi bana kalırsa çok önemli bir yer – Kore Sinema Tarihi için yeni bir sembol olacak. Buarada gösterilen ilk filmin Always olması benim için büyük onur.


Han Hyo-Joo – Filmin burada toplanmış kalabalık bir gruptan oluşan basın mensuplarına gösterilmesinden dolayı hem çok heyecanlandım hem de onur duydum. Diğer taraftan, çok gerginim ve büyük bir sorumluluk hissediyorum.


So Ji-Sub –  Onur duymakla birlikte bundan dolayı hissettiğim sorumluluk hissi daha ağır basıyor. Yine de anın tadını çıkamaya çalışacağım.


Basının Sorusu – Çok fazla romantizm olmayan filmlerin olduğu bir zamanda, gözyaşlarına boğulduğum romantik bir film seyrettiğim için müteşekkürüm size. Yalnız bu mutlu sonla bitmesi gerekmez miydi filmin? So Ji Sub ve Han Hyo Joo, çekimleri gerçekleştirirken canlandırdığınız karakterlere nasıl yakınlık kurabildiniz?


Song Il-Gon (yönetmen) – En başlarda, film mutlu son üzerine kurulmuştu. So Ji Sub’ın da dediği gibi insanın içini ısıtan bir film yapmak istedim. En önemli şeyin günümüzün film formuna uygun ve günümüzü yansıtan duygulara sahip olması. Son sahneden senaryonun son halini oluşturdum.


So Ji-Sub – Jang Cheol-Min’i canlandırmadan önce yönetmenimle konuştum. Görme engelli bir kadına aşık olan insanı nasıl canlandırabilirim diye. Fikir alışverişinden sonra aşkın, aşık olmanın hiç bir nedene bağlı olmadığı sonucuna vardım. Jang Cheol Min duygularını yansıtabilmenin yolunu bulmak zor oldu.


Han Hyo-Joo – Benim için açıklaması çok zor. Jung Hwa zor zamanlar geçirmiş. Bu şartlar altında, ağlamak yerine gülebilmek daha da zordur. Görme engelli olup yine de neşesini korumak… tüm bu şeylere rağmen zor. Ve bunu tasvir edebilmek çok zordu. Çekimlerde, Song Il Gon ve So Ji Sub beni yönlendirerek yardım ettiler, bundan dolayı çok çok müteşekkirim.


Basının Sorusu – Sorumuz Yönetmen Song Il Gon’a, önceki filmlerinizle karşılaştırdığınızda Always’in çekimlerinde size zor gelen herhangi bir şey oldu mu?


Song Il-Gon (yönetmen) – Hala genç bir yönetmen olduğumu düşünüyorum. İlk çıkışımı bundan sadece 10 yıl önce yaptım.  Hiçbir kısıtlama olmaksızın filmleri hayal ettiğim şeyler üzerine yaptığımı düşünüyorum. Always’de bunun bir devamı. Bu film, önceki filmlerimin tarzından belki biraz farklı olabilir. Düşününce, herhangi bir tarzda olması çok önemli değil. Asıl önemli olan Cheol Min ve Jung Hwa’nın ilişkisi ve onların bu yalın aşk hikayesinin izleyiciye ulaşabilmesi. İçeriğe göre tarzın değişebileceğini düşünüyorum.


Basının Sorusu - 1.) Bu Soru Han Hyo Joo’ya, melodramatik kısımlarda ve görme engelli bir kadını canlandırırken en zorlandığın şey neydi? Ayrıca, geçmişte yer aldığınız dramalardaki canlı ve neşeli karakterleriniz ile bu filmdeki karakteriniz arasındaki en belirgin farklar nelerdir (Ahiret sorusu mübarek :) )?  2.) So Ji Sub’a, İlk defa bir melodramda rol alıyorsunuz. (Sanki kaç tane filmi varsa artık, Kore bazında bu 3.filmi zaten :D ilki komedi, ikincisi kara mizah, sonuncusu da bu film işte) Oyunculuğunuzda en çok yansıtmak istediğiniz şey nedir? Film aksiyon sahnelerini ve dövüş sahnelerini de içeriyor. Zor oldu mu?


Han Hyo-Joo – Görme engelli bir insanı canlandırmak hayal ettiğimden daha da zordu. Kendim görebiliyorken görme yetisi olmayan birini canlandırmak çok zordu. En ufak bir hata insanların oyunculuğumu beğenmemesine neden olabilirdi. Bu nedenle çok endişeliydim. Biraz zaman geçtikçe rolümü canlandırırken daha rahat olmaya başladım. Ve mutlu hissettim. Önceki rollerimle karşılaştırdığımda, Jung Hwa daha kadınsıydı. Aşıktı. Önceki dramalarımdaki karakterlerde aşıktı ama o sevgi içine aileyi de alıyordu. Bu film ise baştan sona birine aşk ile bağlanmak ile ilgiliydi.


So Ji-Sub – Melodram ve Aksiyon filmlerindeki oyunculuk aynıdır diye düşünmüştüm ama sonradan bir melodram filminde oynamanın nasıl da zor olduğunu fark ettim.  TV dramalarında, duyguları sadece kısa bir süre için sürdürmeniz gerekir ama bu filmde o duygusallığı tüm film boyunca canlı tutmam gerekti. Aksiyon sahneleri benim için çok zor bir hal aldı. Filmden bir ay önce hazırlıklara başladım ve bu süreçte her iki bileğimdeki eklem bağlarını (ligament) incittim (ee aferin sana, hiç antrenman yapmasaymışsın daha iyiymiş :D ) Ama şimdi iyiyim (tabi tabi yiğitliğe b*k sürmemek için böyle söylersin tabi :D )


Basının Sorusu – Charlie Chaplin’in City Lights filminden esinlendiğinizden bahsettiniz Song Il Gon. City Lights ile karşılaştırdığınızda, çıkan sonuçtan memnun kaldınız mı? Ve de iki film arasındaki farklılıklar nelerdir?


 Song Il-Gon (yönetmen) – Always, City Lights’dan farklı bir film. City Lights hayranı olduğum bir film. Ben bir kadın ve erkek arasında geçen bir aşk hikayesi yapmak istedim. Charlie Chaplin en çok saygı duyduğum yönetmenlerden biridir, o yüzden onun City Lights filmiyle bir karşılaştırma yapabilmem mümkün değil. Always’den ne kadar tatmin oldum emin değilim. İnsanların film hakkındaki düşüncelerini duymak istiyorum. Bir yönetmenin her zaman tatmin olmayan bir yanı vardır. Zaman, düzenleme vs … ama şunu söyleyebilirim ki So Ji Sub, Han Hyo Joo ve tüm ekip ellerinden gelenin en iyisini yaptılar. Filmin hikaye üzerinden gidişatı çok yalın ama filmin duygusal yanı  daha önemli (bu son cümleyi tekrar editledim, direkt bir çevirince anlamsız oldu, bende yönetmenin anlatmak istediğini yazdım).


So Ji-Sub – Çalıştığım sahneleri beğendim. Bir aktör olarak ise, hiçbir zaman oyunculuğumdan tamamıyla memnun olmamışımdır.


Han Hyo-Joo – Bir aktrist olarak, kendi oyunculuğumdan tatmin olmak çok zor. En çok öpüşme sahnesini sevdim. O sahne çok güzel ortaya kondu (görsel açıdan beğenmiş yani hatun, bir yanlışlık olmasın :D ).


Basının Sorusu – Filmde, bir çok yatak sahnesi var. O sahneler öncesinde prova yaptınız mı ve herhangi bir NG (çekim hatası) var mı (Çinli bir gazeteci sormuş bunu :D Bkz  )


Han Hyo-Joo – Bu çok provokatif bir soru(eferin Hyo Jin artık jeton erken düşüyor :D). Ortada herhangi bir prova yoktu. Yönetmenimiz iki insan arasındaki dokunaklı duygulara odaklanmıştı. Çekim planı hikayenin gidişatına göre kurulmuştu. Yatak sahnesinden önce bir öpücük sahnesi vardı. Kendimi garip hissetmeme sebep olacak yada durumu zorlaştıracak bir şey yoktu. Ve ortada NG’de yok.


Basının Sorusu – Birbirinizle çalışmak konusunda memnun olduğunuz şeyler nelerdir?


So Ji-Sub (actor) – Filmden önce, Han Hyo Joo’yu televizyondan biliyordum. Canlı ve sevimli bir karakteri olduğuna dair bende bir izlenimi vardı. Çekimler sırasında ilk defa oyunculuğunu görmüş oldum. Hyo Joo yaşına göre oldukça dikkatli ve oyunculuk hakkında derin düşüncelere sahip biri. Bu yanı bana göre iyi.


Han Hyo-Joo – So Ji Sub ile çalışmaktan dolayı onur duyuyorum. Çekimler sırasında beni çok iyi yönlendirdi ve bana çok yardımcı oldu. En zor durumda bile, bunu dışarı yansıtmadı. Umarım bende ondan bir şeyler kapabilmişimdir.


Kaynak İngilizce Çeviri : Ki Mun@asianmediawiki

1932 – City Lights  – Charlie Chaplin



Basın toplantısında sorulan sorular bildiğim kadarıyla bu kadar, peki biz ne öğrendik bu söyleşiden :D Çok düşünmeyin benim cevabım hazır :D Fragman yayınlandığında, blogger arkadaşlarla bu filmin konusunun aynısı bizim Yeşilçam filmlerinde de var diye muhabbete girişmiştik. Konuşulan mevzu özetle “ay çingum annemgil anlattıydı Ediz Hun’un da tıpkısının aynısından böyle bir filmi varmış yaağhaa…  ay çingum bana da dayıgilim anlattıydı Kadir İnanır’da yapmış aynı filmden tee fii tarihinde diye…” Şimdi biz bu muhabbeti en Türkçesinden burada konuşuruz da elin Hintlisi durur mu? Facebook’da okuduğum muhabbetlerde de Bollywood filmlerinden örnek gösteriyorlardı bu defa da :D Ama bu kadarı tesadüf olamazdı, noluyoruz hop dedik derken. Yönetmenimiz konuya bir açıklık getirdi sonunda.


Kendisi 1932 yılına ait bir Charlie Chaplin filmi olan City Lights’dan çok etkilendiğini söyledi. Sene 1932 yani siyah-beyaz sessiz filmlerin çekildiği bir dönem. Ve bu filmler sinemanın ilk örnekleri, Charlie Chaplin’de sinemanın duayeni olduğuna göre, Bollywood olsun Yeşilçam olsun bizim yönetmenlerimizde pek tabi ki bu güzide eserden etkilenmişler demek ki :D Ohhh rahatladım valla, zaten işim gücüm yoktu, bu filmin konusunu nerden bulurum diye kendime iş edinmiştim kaç zamandır :D Şimdi görev tamamlandı gene işsiz kaldım ama olsun JiSub’ım her şeye değer :D O kadar City Lights dedik bari buradan linkini de verelim :D Film 82 dakika, iyi seyirler olsun şimdiden  :D


1932 – City Lights  – Charlie Chaplin



Showbox Basın Toplantısı


Bitti sanıyorsunuz değil miiğ? Always filminin dağıtıcı firması  Showbox Şirketi içinde ayrı bir basın toplantısı yapılıyor daha doğrusu ben bunu bi tarafımdan böyle uydurdum :D Netta yalnızca aşağıdaki fotolar var ve arka planda Showbox firmasının logosu var. Yine de showbox toplantısı değilde festivale ait sayısız toplantılardan biri de olabilir :) Showbox demişken firma Always'i daha şimdiden Japon firma Pony Canyon'a satmış bile :)


Gelelim günün o son toplantısına, So Ji Sub'ın o toplantıda giydikleri hayranlar arasında şaşkınlık yarattı biraz :)


Bu fotoğraflar uzakdoğufan@facebook grubundan alınmıştır.


Aman o etek mi? yok değildir... ben bunu bir yerde gördüm! ama nerde?... sorularıyla geçen kısa bir süreçten sonra daha önce nerede ilk olarak  giydiğinin bulunması da çok uzun sürmedi tabi :D Rough Cut filminin basın toplantılarında ve HelloTV dergisinin 2010 -Eylül sayısında  giymiş. Gerçi dikkatli bakılınca HelloTv'deki pantolon daha dar ama Rough Cut'daki ile tıpa tıp aynı :D


Bu fotoğraflar So Ji Sub 소지섭 @ Soompi  grubundan alınmıştır.


Yaa işte böyle, bir tek ben mi böyle detaycıyım sanıyordunuz :D :D Hayır efendim yalnız değilim ben, kişisel deneyimlerime dayanarak söylüyorum hangi ülkeden olursa olsun tipik Ji Sub hayranları detaylara önem gösteren bir profil çizmektedir, bu da böyle biline :D :D (Hayır takıntılı manyaklar değiliz, sadece detaycıyız hıhh! :D )


-BİTTİ-


Festival 9 gün sürüyor ama en yoğun günlerden biri açılış günüydü , tek bir yazıya ancak sığabildi o yüzden.  Festival cuma günü bitiyor. Bittiğinde ikinci bir posta daha yazarım. Sonra siz sağ ben selamet, filmlerimi dizilerimi yazmaya devam ederim yine :D (İnandınız mı ?!! :) ) Hadi ben kaçtım :D


NOT: Yanarım yanarım böyle bir yazıyı şuana kadar kendi festivallerimiz için hazırlamadığıma yanarım :S Tamam So Ji Sub için ben de bu kadar araştırdım festivali ama işte! Bizim film festivallerini hiç böyle incelemedim diye de vicdan azabı çekmiyor değilim hani :(


Kaktus Cicegi


ÖNEMLİ NOT: Lütfen kaynak göstermeden başka yerde yayınlamayınız. Bu lafım kişisel paylaşımlar için değil tabiki, haber ve magazin blog ve sitelerinden rica ediyorum...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...