28 Mayıs 2011 Cumartesi

So Ji Sub - Biyografi: 6. Bölüm - Ben deli değilim ki!


Ji Sub ile kafayı bozduğumu düşünüyorum şu günlerde ki eminim siz de bunu düşünüyorsunuz itiraf edin :D  Ji Sub aşağı Ji Sub yukarı, vay efendim ne tatlıymış mış , ne hönkmüş müş, haftalardır Ji Sub! Ji Sub! diye inletiyorum her yeri :) Neredeyse akıl sağlığımdan şüphe edecektim ki youtube da bir videoya rastladım.


Bunu izledikten sonra tekrar gayet normal bir ji sub hayranı olduğumu düşünmeye başladım çingular ve istedim ki sizde izleyin siz de anlayın :P . Böylece benim ne kadaaar normal biri olduğumu, videoyu hazırlayanın ise çoktaaaan o treni kaçırdığını kendiniz görün istedim. Heeee, olurda ilerde benim için "bu kız Ji Sub delisi" demek gelirse içinizden, açın bu videoyu izleyin ( Ben Deli Değilim Uleeen, deli olan bu kız asıl :P tamam tamam gayet sakinim ben :) ). İşte bahsettiğim o video, işte Ji Sub Hayranı olmanın tüm raconunu alt üst eden ve bu uğurda "Jisup ooo yes, ji sub çoa, nomu sarangeee Ji Sub" diye karaoke yapan o hanım kızımız. Yanlış duymadınız, hatun kişi ji sub görüntüleri eşliğinde karaoke yapmış! evet evet yapmış :) ama işte karaoke var karaoke var! lütfen evde denemeyin ve sadece izleyin!







Ohhh bir konuya daha açıklık getirdik sonunda, şimdi kaldığım yerden devam edebilirim.  2008 yılını cingıl, film, mini dizi derken dolu dolu geçirir JiSubum. 2009 da ise kolları sıvayıp tekrar dizi çekimlerine başlar.


Cain & Abel ( SBS, Şubat 2009)



Senaryosu zırt pırt değişen dizinin ilk konusu; küçükken birbirlerinden ayrı düşüp evlatlık verilen iki erkek kardeşi anlatmaktadır. Küçük kardeş(bahtsız bedevi So Ji Sub yine karşınızda) Amerika'da büyür ve sonunda mafya üyesi olup kiralık katile dönüşür. Büyük kardeş ise ne tesadüf ki hırslı bir dedektif olur büyüyünce. Tabi yolları tekrar kesiştiğinde kardeş gibi değillerdir artık, Habil ve Kabil gibi düşman kesilirler birbirine. İşte bu senaryo için 6 milyar won'luk bir bütçe bile oluşturulur ama işler bir türlü düzene girmez, oyuncu kadrosu bu kararsız ortam nedeniyle sürekli değişir. En sonunda bizim izlediğimiz doktor kardeşlerin senaryosunda karar kılınır, projenin başından beri desteğini hiç çekmeyen Ji Sub, yeni senaryonunda arkasında durur ve projenin çekimlerine başlanır. Şubat 2009'da da izleyicinin beğenisine sunulur, dizi bol atraksiyonlu ve bol entrikalıdır.  Olumlu etki bırakır. Şahsen ben dizideki doktor konuşmalarının hastasıydım, bir hastalık adı mı geçiyor hemen alt ekranda hastalığın açıklaması yapılıyor, bunun gibi seyirciyi aptal yerine koymayıp teknik bilgiler veren dizilere bayılıyorum zaten. Velhasıl ben de dahil :) bir çok insanı etkilemeyi başarır dizi :D Daha ayrıntılı bilgi ve indirme linkleri için şu yazım emrinize amadedir :)


Bu arada biraz dedikodu, bu diziden sonra So Ji Sub ile dizinin bir diğer oyuncusu Han Ji Min ile ilgili olarak "evlendiler... evlenecekler" dedikodusu almış başını gitmiştir. Aradan neredeyse yıl geçince Ji Sub "yok öyle bir şey" demiş tabi ama, manşet olmaktan da kaçamamış bu iki ünlümüz(3).



Sophie's Revenge ( Haziran 2009)



Sıradaki Ji Sub projesi, Hikaruivy çingumunda da deyimiyle şeker mi şeker bir intikam öyküsü. Çin yapımı filmde Ji Sub'um başta misafir sanatçı gibi olaya dahil olsada az konuşup çok göründüğü sahneler yönetmen tarafından genişletilmiştir sonrasında. Film de kullanılan dil çince olduğu için Ji Sub'un rolü daha çok mimik ve endam gösterme amaçlı olsa da filmin bence olmazsa olmazı (adam kayırdığımdan değil, valla öyle :P ) :) Bir kere Sophie'yi terkeden ve intikam ateşine nail olan kişi yine Ji Sub'tur filmde :D Ji Sub'u yola getircem diye yapmadığını bırakmaz kızımız :) Eğlenceli bir film izlemek, hem de Ji Sub'u dram yapmadığı bir rolde görmek istiyorsanız kesinlikle izleyin derim ben, işte filme ulaşabileceğiniz adres :D  Hatta izlemeden önce sevgili çingularım  hikaruivy, mavi , kendisi ve koreesintisi'nin yorumlarına da bir göz atmanızı da tavsiye ederim ;)











Exit BOF Enter 51K

http://www.51k.com/


Efendim bildiğiniz gibi korede Ajans olayı başlı başına bir olay, resmen çekirdekten ünlü yetiştiriyorlar. Ji Sub'da şöhret basamaklarını hızla çıkarken 2005 yılında BOF adlı Kore'nin hatırı sayılır ajanslarından biriyle 4 yıllık bir antlaşma yapar. Merak edenler için hali hazırda BOF bünyesinde çalışan ünlüleri şu sayfadan inceleyebilirsiniz. İşte JiSubcum 4 yıl sonunda o ajansla antlaşmayı yenilemek yerine kendi ajansını kurmaya karar verir :) Yıllarca BOF ajansının Ji Sub için oluşturduğu siteden onunla ilgili haberlere ulaşan hayranlar, BOF'un sitesinin kibarca kapanmasına tanık olurlar önce, ama ne medyada, ne de yıllardır Ji Sub'un ağzından hiç bir kötü söz duymadıkları için BOF hakkında, önce bir merak dalgası oluşuverir, çok geçmeden de Ji Sub kendi ajansının açılışını ilan eder. Böylelikle hiç olaysız BOF'tan ayrılıp 51K'yı açar Ji Sub.


Artık kendi arabasını kendi kullanıp, telefonlarına da kendisi bakmaya başlar. Neden "51K" peki?


Efendim Ji Sub'un şanslı numarası 51!... Hayatta hiç bir zaman %100 şanslı olmadığından olsa gerek ne zaman yaşamında zor bir durumla karşılaşsa %51 şansı olduğunu düşünürmüş, O %1'lik farkın bile %50(yarı yarıya) şanslı olmaktan daha iyi olduğunu, ucu ucuna da olsa talihi kendi tarafa çekmesine yetebileceğine inanmış hep.  "49 ve 51 sayıları nerdeyse 50 gibi düşünülebilir ama çok farklıdırlar birbirinden.  100’e giden yolda, 49 geride kalmışlığı düşündürüyor oysaki 51 hedefe ulaşmada %99 kadar önemli, hatta %99 ve %51 bu anlamda birbirlerine daha çok benziyor." diyerek açıklamış bu durumu (4).  51'in yanındaki "K" ise Kingdom'ın yani Krallığın K'sidir. Ji Sub'un krallığını temsil ediyor, bir anlamda da onun iç dünyasını (heyt be ) :) Aslında emekliliği geldiğinde kurmayı hayal ettiği oteline de Kingdom adını koymayı planladığını ajansını kurmadan çok önce de söylemiştir. (Alsana bir mim daha :) acaba sevgili çingularımın başlattığı 5 hayal mim'ini de mi Ji Sub'a uyarlasam :P ).  Sırf bununla kalsa gene iyi Ji Sub'un ilk yaptırdığı dövmede de Kingdom yazısı geçmektedir (Dövmeler konusuna da sonra değineceğim :) ).  51K deyip geçmeyiniz yani bu 51K başka 51K :D


17 Ekim 2009'da ofisin açılışı yapılır önce, kendi elleriyle boya badana yaptığı resimlerden tutunda açılışa gelen ünlü-ünsüz arkadaşlarıyla çekildiği fotoğraflara kadar bir çok ayrıntı 51K resmi sitesinin 20 Ocak'ta açılmasıyla yayınlanır tek tek(5)(17).


Ofisin kuruluş aşamaları



Açılış günü ve Misafirler



İşte 51K'nın Ofis Adresi:


So Ji Sub


Gang Nam Gu Sam Sung 2 Dong 24-24, 51K


zip code: 135-864


Phone +82-2-3443-0510


EDİT: Totallysojisub'daki habere göre ajansın yeri değişmiş, işte yeni adres;


Address : Nonhyun-dong, Gangnam-gu, 259-12
Phone and fax numbers are as before


( Tel: 02-3443-0051 Fax : 02-3445-0510)


Siteyle ilgili daha ayrıntılı bilgiyi üye olmayı başardığımda bilahare anlatacağım tabi :) Kore vatandaşı olmayınca kimlik numarası sorunu ile karşı karşıya geliyorsunuz ister istemez. Ve bu da üye olmanızı güçleştiriyor.


I am a Ghost (BEE TV, Ekim 2009)


Tüm bunlar olup biterken, Japonya da mobil telefonlar için hazırlanan mini bir dizinin çekimlerini başlayıp bitirir Ji Sub. Her bölüm 5 dakika olmak üzere 24 bölümlük olan mini! dizi yine hayranları tarafından sevinçle karşılanır. Ji Sub'u sürekli yeni ve farklı yapımlarda izlemek, Ji Sub'u daha farklı bir konuma yükseltir onların gözünde.  Japonya'da en yüksek ücretli yabancı oyuncu/artist listesinde 1. sıraya oturur böylelikle. Dizinin konusu hakkında şu adresten bilgi edinebilirsiniz. İngilizce ve Türkçe altyazısı bildiğim kadarıyla henüz çıkmamış, ziyanı yok zaten Ji Sub burda Kore'den İlbon'a gizlice gelen hayalet lakaplı bir kiralık katili oynuyor ve tek kelime konuşmuyor :) Diziyi 2 parça halinde indirebileceğiniz asıl adres.


Altyazı Henüz Çıkmamıştır.

İlk cingılı Lonely Life,  bu defa da Japon şarkıcı Sowelu ile seslendirilerek dizinin tema müziği olarak yeniden düzenlenir.






Road Number One


Bu Japonya macerasından sonra da Kore'ye döner ve Aralık ayında Road Number 1 dizisinin senaryo okumalarına başlanır, 4 Ocak 2010'da da Kore'nin donduran kışında çekimlere başlanır. Kore Savaşı'nın 60. yıl dönemi 25 Haziran 2010'dadır. Konusunu 3 yıl süren bu savaşta yaşananlardan alan dizi 23 Haziran'da gösterime girer. Dizinin konusuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi ve indirme linkleri için ilgili yazı...


4 Ocak'ta bu dizinin çekimlerine başlayan Ji Sub, 24 Ocak'ta 51K'nın resmi sitesinden ilk mesajını da yollar (6).




[caption id="attachment_757" align="aligncenter" width="481" caption="Ve "Kendim çektim" dedi İnsanoğlu ^^"][/caption]

안녕하세요. 소지섭 입니다.


Merhaba Ben So Ji Sub


음… 넘 오랜만에 인사 드려요. 다들 잘 지내시지요?


Hım… Görüşmeyeli uzun zaman geçti, nasılsınız?


전 지금 드라마 촬영 열심히 하고 있습니다.


Yoğun şekilde bir drama çekimindeyim.


드디어 여러분과 소통할 수 있는 공간이 생겼습니다.


Sonunda sizinle iletişim kurabileceğim platform kuruldu.


홈페이지 오픈 한 날도 반응이 몹시 궁금했는데 현장에 있어서…


Açılış günündeki tepkileri merak ediyordum ama o gün çekimlerdeydim…


결국 회사로 전화를 걸어 물어봤어요. ^^


Sonradan ofisi arayıp tepkilerin nasıl olduğunu sorabildim.


정말 입이 얼어 버릴 정도의 추위 속에서 촬영하고 있지만


Gerçekten dondurucu soğuklarda çekim yapıyorum.


여러분의 관심의 글들 보면서 힘내고 있습니다.


Ama yorumlarınızla tekrar enerji doluyorum


아직은 시작이라 서툴고 부족한 점 있겠지만, 사랑으로 지켜 봐주세요.


Daha her şeyin başında olduğum için, bir çok yönden eksikleri olabilir ama lütfen ilginizi eksik etmeyin bizden.


그럼 다들 감기 조심하시고…


Ve soğuk algınlığına da dikkat edin.


건강하고 늘 행복하고 사랑 많이많이 하세요


Mutlu ve çok çok sevgi ile kalın.


소지섭


So Ji Sub


2010. 1. 24


Çekimlere süre dursun, nisan ayına gelindiğinde Soya N Sun'un Smiling Goodbye şarkısının klibinde görünür bu defa. Jisubaddicts hayran sitesinin yegane üyelerinden Dahee Farel'in kliple ilgili yegane tespitini iletiyorum size (kendisi de wordpress üyesidir :) ).


“Şarkının prodüktörü 90larda ünlü bir rap(eskiden hiphop mı vardı :) ) grubu olan Deux’in üyesi Lee Hyun Do’dur. Deux’un solisti Kim Sung Jae 95 yılında Ji Sub’un gösteri dünyasına giriş yapmasını sağlayan Storm Markasının yüzü olur, ve bu giyim markasının katalog çekimleri için solist ile birlikte 5 modele daha ihtiyaç vardır. Ji Sub’da hem hayranı olduğu Kim Sung Jae ile tanışmak hem de para kazanabilmek için model elemelerine katılır. Kim Sung Jae (7) elemelerden hemen önce ölür. Storm firması 5 yeni yüzle katalog çekimlerine başlama kararı alır ve Ji Sub için bir dönüm noktası olur Storm Modelliği (Bknz ilgili yazı). İşte Deux grubunun bir diğer üyesi olan Lee Hyun Do “Smiling Goodbye”ın prodüktörüdür. Şarkıyı yorumlayan Soya N Sun ise gene tanıdık bir yerlerden :) Ji Sub, 95 yılında Storm reklamları dışında beyaz ekranda ilk kez Turbo adlı bir müzik grubun klibinde görülür. İşte Soya N Sun, Turbo’nun solisti Jong Kook’un yiğenidir. Bu sebepten olsa gerek Deux’dan Lee Hyun Do’nun söz konusu şarkının prodüktörü olduğunu duyunca klipte yer almayı kabul etmiştir Ji Sub."


Nasıl biraz daha aydınlandınız di mi? gün geçmiyor ki Ji Sub'la ilgili yeni bir şeyler daha  öğrenmiyelim :D


Soya N Sun - Smiling Goodbye







Size hiç Kiki'den bahsetmiş miydim bu arada? Ji Sub'un BOF sitesinde paylaştığı şeyleri bilmem ama 51K'nın resmen maskotu olan Kiki'den benim 51K sayesinde haberim oldu. Kiki ne ola ki? derseniz ahanda şu hanım kızımız :)



Kendisi Ji Sub'un köpeği olur, bir arkadaşıma önce Ji Sub'un karizma bir fotoğrafını gösterip sonrada Kiki'yi göstermiştim geçenlerde. Aldığım cevap şu oldu. "O adamın köpeği bu mu?" :D :D :D 2 metrelik çoban köpeği bekliyordu herhal :D Neyse efendim Mayıs ayında 51K'da Kiki'nin yavruladığı haberini bile alırız Ji Sub'dan. Bir zamanların kapalı kutusu, ıssız adası Ji Sub artık daha bir sevgi pötürcüğü (mümkün olduğu kadar tabi, fazla da abartmayalım :P ) olmuştur. Ji Sub'u geçtik Kiki'den bile haberimiz olur artık, işte o yavrular (8)(18).



Nasıl Çok şekerler değil mi? Ama daha şekeri Ji Sub'un kendisi bence, işte ispatı :D


Kiki miki derken geldik Haziran'a... Road Number One'nın çekimlerinin bitmesine az kalır, bir yandan da yayınlanma tarihinden önce poster çekimlerine başlanır ki ben bu poster olayına oldum olası çok gülerim, hadi çekimler sırasında o karaktere bürünmek kolay da iş afişlerde tekrar o karaktere bürünmeye gelince o iş yaş, sırf bu sebeple bile oyuncuların tümünü alkışlamak lazım. Ortam ne kadar gırgır şamata olursa olsun o pozu vereceksin başka yolu yok. Misal dizinin güzide bayan oyuncu için seçilen poster konsepti şu(9).




[caption id="attachment_763" align="aligncenter" width="430" caption="Kim Ha Neu"][/caption]

Çok hüzünlü di mi? Ama bir de posterin çekildiği şu atmosfere bakın, valla bu ortamda bu pozu vermiş ya Ha Neu, Oskar'ı hakediyor bence :)







Gelelim dizinin reytinglerine, milli değerleri ön plana alan dizinin reytingleri tavan yapmıyor (10) ama Ji Sub'a göre bu dizi yıllandıkça daha da anlam kazanacaktır ve bir aktör için unutulmaz bir deneyim ve kaçırılmaması gereken bir roldür yine de.


"The Way" Photo Essay (31 Ağustos)


Çekimler bitmeye yakın tüm yaz sürecek bir yolculuk yapar Ji Sub ve bu gezinti hakkında bir fotoğraflarla bezeli bir  deneme hazırlar. “So Ji Sub’un Yolculuğu” (The Journey Of So Ji-Sub) adlı kitap Korenin batısındaki Gangwon bölgesindeki silahsızlandırılmış alanda (Kuzey ve Güney Kore arasında kalan tampon bir bölge - DMZ) ve çeşitli yerlerde So Ji Sub'un gezerken yazdığı öykü ve fotoğraflardan oluşturulur.


“Gezip Tozma/Rest and Travel”, “İpini Koparma/ Freedom”, “Olur mu Olur/Dreams”, “Dert ile Derman/ Pain and Remedies”, “Gençlik Başımda Duman/Youth and Passion”, “Anılar unutulur sanmıştım/Memories and Deep Thoughts”, “Bizim olsun, benim olsun/Ours and Mine” ve “Savaşma  Sev Kardeşim/Peace and Love” gibi kategoriler ( :P ) altında bir aktör olarak değil de kişisel tecrübelerine dayalı, So’nun geçmiş, bugün ve gelecek hakkındaki öykülerini barındırır. Kitapta Ji Sub’a eşlik eden misafirlere de rastlarız; Rapçı Tiger JK, Yazar Oisoo, Cartoonist/Karikatürist Park Jae-dong, artists  Dusicnddil ve Kore’nin en genç kuş araştırmacısı Jung Da-Mi (11)(12)(13).








Park Yong Ha'nın İntiharı

Bu arada en yakın dostu Park Yong Ha, 29 Haziran günü kendini asarak intihar etmiştir(14). Babası kanserle boğuşan Yong Ha'nın son zamanlarda babasına "keşke sen değilde ben hasta olsaydım" dediği ama yine de intihara sürüklenecek kadar ağır bir depresyon içersinde olduğunun dışarıya yansımadığı tartışılır bu acı haber sonrasında. Hatta hali hazırda Yoon Eun Ha ile bir dizide oynayacağı haberi gündemdeyken(15) kimse bu intihara anlam veremez öyle ya gelecek günleri için planlar yapan bir insan nasıl intihar edebilir ki. Winter Sonata dizisiyle birlikte ilk Hallyu Star ünvanını alan oyunculardan biri olan Park, aynı zamanda müzisyendir. Bir çok hayran buluşması etkinliklerinde Ji Sub’a söylediği şarkılarda eşlik edecek kadar da yakın arkadaşlardır. Ji Sub gibi içine kapanık da değildir üstelik, bir çok yönden hayat dolu bir görüntüsü vardır. Sıkı bir motosikletçidir, iyi bir kayakçıdır. Yüzme dışında çok fazla sporla haşır neşir olmayan Ji Sub’a kaymayı ve motor kullanmayı öğreten de yine O’dur. 98 yılında MBC kanalı için ayrı ayrı yapımlarda çalışırlarken tanışırlar. Önce sigara molalarında sohbeti koyulaştırırken sonrasında kafayı bulmak için içmeye birlikte gider olurlar. Starcraft oynamak için Ji Sub’u internet kafelere sürükleyen de yine Yong Ha’dır. 12 yıldır tanıdığı bu arkadaşının ölümüyle yıkılır Ji Sub. Yong Ha’nın naaşının hastaneden alınması, ölüm uykusunun ilk 3 gününde ve bizdeki “ölenin kırkını çıkarma” gibi onlarında 49.günde yaptıkları törende Ji Sub, Yong Ha’nın annesini yalnız bırakmaz. Cenazeye katılanlar eşi kanserle boğuşurken üstüne bir de oğlunun acısını yaşayan zavallı kadına,  gözyaşları içinde Ji Sub’un “Anne oğlun gitti ama beni senin yanında bıraktı, bundan sonra seninle hep ben ilgileneceğim” deyişine tanıklık ederler.  Ne yazık ki Eylül ayına gelindiğinde kadıncağız eşini de kaybeder, Ji Sub yine cenazeye gelenler arasındadır (18).













Kore’de intihar vakalarının böylesine çok oluşu kimseyi şaşırtmıyor bile artık ama Mutluluk Profesörü diye anılan yazarın bile kocasıyla intihar etmeyi seçmesi insana “Orada neler oluyor” dedirtiyor(16). Dini inançsızlık gibi sebepleri komik buluyorum açıkçası, tamam belki semavi dinlere mensup değil bir çoğu, ki çok da normal bir durum, Semavi Dinler merkezi Arap yarımadası nerede uzak Asya nerede! Bizim etkilendiğimiz gibi semavi dinlere adapte olmalarını beklemek bana biraz fazla misyonervari geliyor. Ama bu onların inançtan yoksun kaldıklarını göstermez bence, yukarıda sıraladığım gibi ölüm uykusunun 3 günü, ölenin 49.günü tamamlaması gibi Kore kültürünün içinde barınan yaşam-ölüm üzerine belli başlı zaten bir inanç sistemi var, bizim inanç sınırlarımızın dışında kalıyor diye onları inançsız farzetmek yanlış gibi geliyor. Kore halkının tamamını geçtim yalnızca bir insanı düşünün! Düşünün ki ömrü boyunca hiç hayatı düşünmesin, ölümü düşünmesin, kendisini sorgulamasın! Sizce bu mümkün mü? Kaldı ki aile bağları ve ahlak kuralları çok kuvvetli bir milleti özü başka, dili başka diye inançsızlar diye geçiştirmek yanlış olur(nacizane benim düşüncem bu). Üstelik uzak doğululardaki 100 yaşına kadar yaşama sevdası Korelilerde de var. Hem yaşlılık oranı çok yüksek hem de intihar vakaları, “Olacak iş mi bu?” dedirtiyor insana. Buradan yola çıkarak kesinlikle bir sorun var ortada ama nedir o?


Medyada yer alan klip, drama vs her türlü yapımda amansız ölüm yada direkt intihar konuları çok fazla olduğu aşikar. Yong Ha’nın Winter Sonata’da canlandırdığı karakter bile sevdiği kız onu terk etti diye ölüm orucuna girmemiş miydi? Ne yazık ki, öldüğü haberini duyunca gözümde canlanan yine onun o hastanede yattığı sahnelerdi.


İntihar vakalarının yüksek olduğu tek ülke yalnız Kore değil, İskandinav ülkeleride bu konuda oldukça sorunlu. Bilim adamları soğuk iklime sahip bu ülkelerin vatandaşlarında yeterli güneş ışığından faydalanamamanın getirdiği D vitamini eksikliğinin depresyona yatkınlığı arttırdığını ve fiziksel hastalıklardan çok daha kötü etkiler bıraktığını söylemektedir. Bizim için bunu anlaması zor tabi, ama soğuk ülkelerden gelen turistlerin 15o sıcaklıkta bile ayıla bayıla denize girmeye heveslenmeleri boşa değil. Amerikan’ın en çok yağış alan ve havasının sürekli kapalı olduğu Seattle şehrinde de insanlar düzenli olarak D vitamini aşıları yaptırmaktadır ki Seattle da intihar vakalarının yüksek olduğu bir şehirdir.


 İnsanoğlu, doğaya uyum sağlamaya çalışmak yanında onunla mücadele etmesini de bilmeli, tıpkı Seattle'da insanların D vitamini aşısı olmayı zaruri kabul etmeleri gibi.  Kar gibi saf gözükmek için beyaz ten aşkıyla güneşten kaçan Korelilere bir de buradan bakın bakalım, hepimiz “Güneş girmeyen eve doktor girer” nidalarıyla büyümedik mi belki aldığım mühendislik eğitiminden dolayı olaya fazla bilimsel bakıyorumdur, bilemem. Ama sağlıklı düşünmek için sağlıklı da olmak gerekir. İçinizi kararttım birden ama yeri gelmişken düşüncelerimi burda paylaşmak istedim.


Bu olaydan sonra Ji Sub, uzun süre röportaj ve magazin çekimlerini erteler yada geri çevirir. Yalnız önceden planlanmış işlerini tamamlar geri kalan zamanda köşesine çekilir...


Yedinci ve son bölümde görüşmek üzere, kendinize iyi bakın çingular, hazır havalar güzelleşmişken güneşin tadını çıkarın ve hiç bir şeyi kafanıza takmayın emi ;)

22 Mayıs 2011 Pazar

So Ji Sub 5. Bölüm: Askerlik Sonrası


Askerlik dönüşü


So Ji Sub, Misa ile tavan yapan şöhretinden sonra vatani görevini yapmak üzere 2005 yılında askere gider. İki yıl boyunca askerliğini yapacağı yer Mapo Bölge Ofisi'dir ve Dream Team çekimlerinde sakatladığı omuzu nedeniyle memur olarak çalışacaktır. Vatani görevine başlayacağı 28 Şubat günü hayranları onu yalnız bırakmaz, son bir defa daha görmek için soğuk havaya aldırış etmeden ona veda edip, Ji Sub’u  sevgiye boğarlar. Yalnız Ji Sub o gün pek bir şuursuzdur,  giydiği kıyafetlere bakarak bile bunu rahatlıkla anlayabilirsiniz :)



Aslında bu fotoğrafı karizması çizilmesin diye buraya eklemeyecektim ama o gün ki ruh halini bu fotoğraflardan daha iyi başka hiçbir şey belgeleyemez :) Tamam! caanım saçını sıfıra vurdurmak zorunda kaldın ki gayet normal bir durum, hatta o saçla kendini aynada yadırgar hale geldin… de… giydiğin kıyafetlerin bunda suçu ne! Nerde o canııım mavi suitin, nerde  bu kot gömlek üzerine deri ceket! Takım elbise giy öyle git demiyorum tabi ki ama göz var nizam var. Yoksa askere gidiyorsun diye sponsorların elbiselerini geri mi aldı. Ama bu bile bahane olamaz çünkü sırf kot gömleği giyebilirdin ceket olmadan, yada sırf ceketi giyebilirdin gömlek olmadan :D . Ama o ikisi üst üste senin üstünde nasıl konumlandı hala anlamış değilim. Erkek olmadığım için askerlik psikolojisini bilemem tabi, hele ki Kore’deki gibi 2 koca yıl askerliği hayal bile edemem. Zaten o gün sende bir haller olduğunu ve şapşala döndüğünü sen bile sonradan yazdığın bir mektupla itiraf ettin, o yüzden hiç bu laflarıma kırılma emi ;) Gelelim o mektuba;


“Öncelikle hepinize selamlar (a.s. :D) Nasılsınız, ben So Ji Sub. Öncelikle bugün geldiğim noktayı sizin sevginize borçlu olduğumu söylememe izin verin. İlk defa sizinle böyle bir ortamda görüşüyorum (mektuplaşmayı kastediyor). Kariyerime adım attığım günden bugüne neredeyse 10 yıl geçti.  Bu noktaya gelmemi kendi çabamdan daha çok sizin bana olan sevginiz sayesinde olduğunu düşünüyorum.  Beni ve aktörlüğümdeki gelişmeleri hiç vazgeçmeksizin takip edişiniz olmasa, sizin varlığınız olmasa, bugün So Ji Sub bir varlık gösteremezdi. Hepinize müteşekkirim.  Şuan kalbimden geçenleri söylemek, benim gibi konuşma özürlü ( :D ) biri için oldukça zor açıkçası. Vedalaştığımız günü düşününce, üzüntü duyduğum bir çok olay hatırıma geliyor ne yazık ki. Farkında olmadan, o an bana yaklaşmaya çalışan insanlara hayalet gibi davrandım, beni görmek için geldiniz ama benden bir karşılık göremeden geri döndünüz.  Ben (askerlik nedeniyle) aranızdan ayrılıyordum ve beni görmeye gelmiştiniz, beni görebilmeniz için çok kısıtlı  bir süreniz olmasına rağmen, ben nazikçe bir hoşçakal demeden ayrılıyordum yanınızdan (Valla aynı şeyi bana yapsaydın saçını başını yolardım yeminlen :D ). Yüzlerinizde acımı hissettiğinizi görmek, üzerimdeki yükü hafifletiyordu.  İleride her anı, her detayı kesinlikle unutmayacağım, böylelikle bunun gibi bir daha aynı pişmanlığı yaşamayacağım.  Her ne olursa olsun, en kötü durumda bile, sevgi dolu kalpleriniz karşılığında benden yalnızca gülümseme görecek. Tüm bu soğuk karşılamalarıma maruz kalan ama öfkelenmek şöyle dursun bana yine de en sıcak bakışını veren sizlere, nasıl teşekkür ederim bilemiyorum.  İşte bu yüzden, hiç değilse sizinle daha yakınlaştığım şuanda, bana kendimi daha iyi ifade etmemde şans tanıdığınız için hiç değilse buradan teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Soğuk havaya rağmen hepiniz karşımdaydınız ve bulunduğunuz yeri aydınlatıyorsunuz, gerçekten harikasınız. Mümkün olsa da, keşke her birinizle ayrı ayrı ilgilenebilsem. Bir süre için bugün ki gibi sizinle uzun uzun görüşemeyeceğiz. Eğer bu süreyi gözümüzde devleştirirsek, zaman hiç akmayacak gibi gelecektir. Ama inanıyorum ki yalnız değilim, hep yanımda olacaksınız, sırf bu düşünce bile sizden uzakta geçireceğim zamanı atlatmamı sağlayacaktır.  Siz de tekrar görüşeceğimiz o güne kadar sağlıcakla kalın ve So Ji Sub’u unutmayıp kalbinizde taşımaya devam edin. Nereye gidersem gideyim, ne yaparsam yapayım, hep sizi düşünerek elimden gelenin en iyisini yapacağım. O yüzden tekrar karşınıza çıktığımda, daha iyi bir So Ji Sub göreceksiniz.


Teşekkür ederim, sizi seviyorum.”


 Şu mektuba bakar mısınız, gel de bayılma, az konuşuyor ama öz konuşuyor oppam. Sinirimde geçti zaten :D


Bu mektuptan sonra, daha iyi bir jisub olacağına dair verdiği sözünü tutar, kapalı kutu gibi olan imajını hayranlarına yaptığı çeşitli jestlerle yıkar.  Askerliğinin 2. senesinde “Dream” adlı ilk lirik foto albümü çıkar.  Ünlülerin foto albümlerinin çıkması olağan tabi ama Ji Sub her foto için kişisel notlar düşmüştür bu albüme ( Başka bir yazımda daha ayrıntılı bir şekilde bu foto albüme yer vereceğim). (1)


Yine 2006 yılında hayranları ona merak ettikleri konular hakkında çeşitli sorular hazırlayıp gönderirler, 30. yaş gününde -ki bize göre 29. yaş günü ama Koreliler anne karnında geçen süreyi de 1 yaş sayıyorlar-  hazırladığı bir video ile bunların bir kaçına cevap verir.













Sonrasında kendi seçtiği 100 soruya tek tek çevap vererek ikinci bir jest daha yapar(2).


Bildiğiniz üzere Kore’de askerlik kesintisiz 2 yıl sürüyor, özellikle askerliğin son 100 günü bizdeki gibi şafak saymaya başlıyorlar. Bununla birlikte askerde bir sevgiliniz varsa, son 100 gün boyunca her gün ona bir mektup yazmak sevgililiğin şanından sayılıyor(bknz: Dating Now dizisi :) ). İşte “jisubaddicts” hayran kulübü de bu fırsatı kaçırmayıp 18 Ocak-27 Nisan 2007 tarihleri arasında JiSub için 100 Mektup Projesi hazırlamayı ihmal etmez(akıllı bıdıklar, aferin onlara :D )(3).


27 Nisan günü gelip çattığında, Ji Sub’um yeşil sahalara geri döner, bu sefer üstüne başına dikkat etmiştir çok şükür :D Tezkeresini aldığı gün kapıda 1200’e yakın hayran kitlesi ve çeşitli ülkelerden 100’e yakın basın mensubu onu karşılar. Hayranları Ji Sub’u unutmamıştır, sanki hiç ayrılmamışçasına ona olan ilgileri de kaybolmamıştır.  Yine bız gibi soğuk bir günde onu saat 3’ten 9’a kadar sabırla beklerler. Saat 9.12’de Ji Sub görünür artık, ufak bir kız çocuğundan bir çiçek demetini kapar ve bu defa kendisine gösterilen ilgiyi karşılıksız bırakmaz(4)(5)



Askerden Dönüş

Döndükten sonra BOF kanalıyla hayranlarına gönderdiği  ilk mesajı


Ji Sub 2007 yılında askerliğini bitirmesine rağmen, tekrar dizlerde gözükmesi 2009 yılında olur. O arada çeşitli film ve etkinlerin içinde yer alır. Askerlik sonrası ilk katıldığı etkinlik ise Mayıs 2007’deki “Good Neighbors Outing with 6 Children”dır. Fakir hatta kimisinin de hasta ve bakıma muhtaç olduğu çocuklara yardımı amaçlayan etkinlik olumlu etki bırakır ve gereken yardım toplanır. Diğer taraftan Ji Sub’un başka bir yüzünü daha gösterir bizlere(6).







2008 yılına geldiğimiz de Ji Sub ilk kez bir single çıkarır, ilk kez 4 bölümlük mini bir dizi çeker, ilk kez bir Japon filminde yer alır, ilk kez bir filmde oynamak için kendi ücretinden feragat eder hatta filmin bütçesine kendisi de destek verir.


İlk Single “Lonely Life”


Bir önceki yazımda  Ji Sub’un müzik aşkına yer vermiştim ama burada bir kez daha klibi yayınlamakta sakınca görmüyorum, maksat kulağımızın pası silinsin :)







Mini Dizi “U Turn” (OCN, Mart 2008)




 Ben bu mini diziye bayılmıştım, başrollerde Ji Sub ile One Fine Day dizisinden tanıdığımız Lee Yeon Hee var. Aslında bir araba reklamı ama böyle reklama can kurban, hiç sıkılmadan merakla izledim. Her bölüm yaklaşık 5 dakika ve youtube’dan bu diziye rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Ha yok ben bilgisayarıma indircem diyorsanız, şu adresten diziye ulaşabilirsiniz.


Dizinin konusu kısaca şöyle; Ji Sub bir müzik prodüktörüdür. İşten eve dönerken arabasıyla bir şeye çarptığını sanıp oracıkta durur. Her yere iyice bakar ama yolda bir şeye çarptığına dair hiçbir iz bulamaz. Eve dönüp bagajını açtığında ise Yeon Hee’yi kıvrılmış yatarken bulur (benim niye aklıma gelmedi ki bu fikir :D ) Eve getirir kızı, bi güzel sorguya çeker  “Senin ne işin vardı benim arabamda, nerden çıktın?” diye. Babası ve erkek kardeşi kızla olan tek taraflı kavgayı görünce, Ji Sub’u bir haltlar karıştırdı sanarlar :)  hatta babası “oğlum çok yalnızlık çekiyorsun sanırım, bu herkesin başına gelir insanlık hali, uygunsuz da olsa bu kızı madem eve getirmeye karar verdin, biz de senin kararına saygı duyarız”  gibi bir laf eder, Ji Sub dellenir tabi “ben bişi yapmadım ki “diye :D Gülmekten öldüm ben zaten o an. Bir de bir karakol sahnesi var “sen acıktın mı, ben çok acıktım” dediği yerde, valla Ji Sub’u peluş oyuncak gibi sıkasım geldi, o kadar  tatlıydı :D neyse daha fazla anlatmayayım, kendinizi izleyip görün :D


1.Bölüm Tr altyazılı,   İngilizce Altyazılı - Youtube


2.Bölüm Tr altyazılı, İngilizce Altyazılı - Youtube


3.Bölüm Tr altyazılı,   İngilizce Altyazılı - Youtube


4.Bölüm Tr altyazılı,   İngilizce Altyazılı - Youtube


Gegege no Kitaro: Kitaro and the Millennium Curse (Temmuz, 2008)


Kitaro Mizuki Shigeru’nun 59-69 yılları boyunca hazırladığı bir manganın karakteri, neredeyse 3 nesilli kapsayan bir hayran kitlesi olan bu manga üzerine bir çok çizgi film (cartoon) ve anime üretilmiş. Hatta Playstation oyunları bile var. İlk live-action ise 2007’de Katsuhide Motoki tarafından “Gegege no Kitaro” adıyla beyaz perdeye yansımıştır. 2008 de bu seferde ikinci live action “Kitaro and the Millennium Curse” adıyla Kitaro severlerin beğenisine sunulmuştur. Henüz ne mangayı ne de live-action’ları izlemediğim için daha ayrıntılı bir yorum yapmam yanlış olur. Ama aşağıdaki fotoğraftaki ilk sütunun sondan 2.  olarak gösterilen karakter kesinlikle Ji Sub derim, o güzel elleri nerde olsa tanırım :) (7)


Filmin henüz türkçe altyazısı çıkmamış, ingilizce altyazı ile izlemek için aşağıdaki adreslerden faydalanabilirsiniz.

DISK 1-2 ve altyazısı


Edit : doğru tahmin etmişim, fotoğraftaki karakter oymuş :)



Rough Cut – Movie is a Movie (Eylül 2008)




Kang Ji Hwan ile başrolleri paylaştığı harika bir filmdir Rough Cut. Senaryosu Kim Ki Duk tarafından yazılan filmi, o ana kadar adı duyulmamış bir yönetmen olan Jang Hoon çeker. Film, oyuncu olmaya öykünen bir mafya babası(So Ji Sub) ile kabadayılığa özenen bir oyuncu (Kang Ji Hwan) arasında yapılan sözlü bir anlaşmanın yarattığı sorunlarıkara mizah usülü anlatır. Karakterlerin ilk karşı karşıya geldiği sahneden itibaren, birbirine siyah ve beyaz kadar zıt olup da nasıl bir kişilik değişiminden geçtiği zekice anlatılır filmde. Daha ayrıntılı bilgi ve filme ulaşabileceğiniz linkleri görmek için şu tanıtıma göz atmanızı tavsiye ederim. İyi seyirler...


***


Ji Sub hakkında ne zaman yazmaya başlasam,  her ayrıntı gözüme takılıp duruyor :D Askerliğini öylesine bahsederek geçecektim ama yine yazacak bir şeyler buldum :) Neyse bugünlükte bu kadar çingular, bir sonraki bölümde görüşürüz :)

13 Mayıs 2011 Cuma

So Ji Sub ve Müzik (Sürpriz MiM)

Biyografinin sonu gelmedi bir türlü araya böyle bir müzik programı sıkıştırayım bende :) Ji sub'un teee 95'den bu yana içinde yer aldığı klipleri aşağıda sıraladım tek tek :) Önceleri tabi belli belirsiz konu mankeni olarak yer almış Ji Sub, ünü arttıkça videoda görünme süresi de doğal olarak artmış. Tüm bunlara bir de kendi söylediği şarkıları da ekledim, oldu mu size "So Ji Sub & Müzik" yazısı :) buyrun izleyin dinleyin çingular :)


1995

Turbo (Kim Jong Kook) - Goodbye Yesterday

Çok güldüm bu klibe, şarkıyı söyleyen Jong Kook'un çocukluk aşkı olan kızcağız, bunun sokaklarda aylak aylak şarkı söylemesine daha fazla tahammül edememiş olsa gerek, gittiği üniversiteden Ji Sub'u bulmuş kendisine. Zavallı Jong Kook bir de almış eline bir demet çiçek, gelmiş kızın mezuniyet çıkışına ama o da ne kız takmış koluna Ji Sub'u... ay çok güldüm :D :D :D








2001

Lee Hyun Woo - The End

Bu klibi sevdim ama kötü adam burda :) Park Jin Hee ile aynı yıl bir filmde oynamıştı zaten, bir de bu klipte birlikte yer almışlar. Klip çekimleri de başarılı, Ji Sub'un saçlara dikkat! kaynak mı yapmış? ne yapmış  bilemedim ben  :)








Jang Hye Jin - Beautiful Days

Hani katil kim diye dedektiflik sorusu var ya, kore'de her zaman katiller belli ama kim öldü kim kaldı kestirmesi çok zor. Bu klipte buna esaslı bir örnek.


Öncelikle esas kız dakka bir gol bir ölüyor, sevgilisi ji sub yoluna devam ediyor. Ağıt yakmayı bırakıp kumara dadanıyor ama çok da şanslı(aşk da kaybedince oluyor böle şeyler :P ), kazanıyor hep.  Kumar çıkışı kapıda borçlandığı için dayak yiyen bir adam görüyor. Önce ilgilenmiyor pek ama bir de bakıyor ki adamın kız kardeşi, tıpkısının aynısı eski kız arkadaşı (bir tek biz korelileri birbirine benzetmiyoruz bakın, ama suyunu da çıkarmışlar bu benzetme olayının :P ) Orda kalsa gene iyi bu seferde klibin sonunda abi ile ji sub tahtalı köyde gözlerini açıyorlar kız hayatını yaşıyor :D evet şimdi kim öldü,  yoksa bu bir paralel evren mi? hangi hapı içince yalnız abi ölüp, kız ile ji sub yaşar :D








Ryu Chan - For You

Kötü kayıt malesef, düzgün çekim olsa bize neler anlatacak kim bilir? ama ji sub oynamış eminim :D







2004

So Ji Sub - Snowflowers/ Yukinohana

Ji Sub'um hem "endamın yeter!" diyorum hem de direkt "yeter!" diyorum. Biliyorsun ki böyle şımartılmaktan pek haz etmiyorum, toplamışsın milleti bana seranat yapıyorsun ama nazara gelcez o olcak :P








2005

Jo Sung Mo - Mr. Flower/ My First

23 dakika olduğu için yorumsuz bırakıyorum. hayır tabiki yorum yapmadan bırakmam :D  23 dakikalık klip mi olur pes! Bir de şarkıcı koreli, ji sub koreli ama kliptekilerin alayı japon. Kore'de mafya babası kalmamış hepsini won bin ajusshi temizlemiş oyuzden İlbon'da çekmişler sanırım :)








2008

G-Sonic (So Ji Sub) -  Lonely Life

Ji Sub'un ilk cingılı :D Jr So Ji Sub'u da oynatmış klibinde, beğendim ne diyeyim :)







2009

Choi Hyun Joon (V.O.S) & G ( So Ji Sub ) - Foolish Love (Cain and Abel OST)

1995'de Turbo'da oynarken bir kaza geçirip kafa üstü düşmüş sanırım, bayılıyor Hip Hop'a yavrum. Bazen uykusunda uyanıp saydırıyor böyle, su çarpmak suretiyle kendine getiriyorum.  Bu şarkıyı da benden gizli gizli kaydetmişler, sonradan haberim oldu ama çok gitmedim üstüne :P


Not: Hala ara ara hip hop sevdası nüksediyor malesef bkz: 1 hip... 2 hop...








2010

Soya n Sun - Good Smile / Smiles and Goodbyes

Mazi kalbimde bir yaradır konulu pek bir güzide şarkımızdır bu, izleyin dinleyin efem, güzel şarkıdır :) Beğenmeyip klibi yarıda bırakan çingularım için bir spoiler, klibin sonunda herkes sağ salim yolun karşısına geçti, saydım eksik yok, sınıf tam :D








Seo In Guk - Take (A-ha - Take On Me, K-Pop Version)

Küçükken çok severdim bu şarkıyı, geçen yüzyılın en iyi şarkıları listelerinde A-ha'nın bu şarkısı mutlaka vardır. Bu da çok güzel olmuş. Aslında reklam ama çaktırmayın :D







2011

So Ji Sub - Pick Up Line

Başımın etini yedi bu cingıl için ama sanki güzel oldu bu sefer, hip hop ama olsun sevdim yani :D Yine de bana kimse geçmişi unutturamaz, böyle böğürdüğü zamanları da bilirim :)








Bitti yazı, yok başka klip :D

NİHAİ NOT: Sevdiğimiz oyuncuların oynadığı klipler ve söylediği şarkılar diye bir MİM mi başlatsak? Ne dersiniz... Ben topu şu güzide 4 arkadaşa paslıyorum :)

Aslı... Hikaruivy... Mavi... Winpohu... (Bu bir alfabetik sıralamadır)

Birinden biri tutar artık :D

So Ji Sub - Biyografi: 4 Bölüm (MİM)


Ji Sub sonunda kendisine uluslararası şöhret getirecek yapımlarda oynama şansını elde eder.


What Happened in Bali (SBS, Ocak 2004)



En özgün ve zekice kurgulanmış yapımlardan biri olan dizide, karakterlerin hangisi iyi hangisi kötü ayırt edilemezken, aşk ve açgözlülük arasında olayların yönü değişmektedir. Şüphe ve entrika olgusu da izleyiciyi ekrana kitler. Tabi bu başarıda ana karakter oyuncularının birbirinden iyi performans göstermesi de etkilidir, özellikle de jönlerimiz So Ji Sub ve Jo In Sung :D In Sung diziden önce de zaten popüler bir yıldızdır ama aktörlük yeteneğini henüz ispatlama fırsatı olmamıştır. Ji Sub’un oyunculuğu ise kendini göstermeye başlamıştır ama yıldız olma potansiyeli olup olmadığı hala muammadır. Bu dramayla, her ikisi de kendini ispat etme şansı yakalar. In Sung, oyunculuğunu nasılda ilerlettiğini gösterir, Ji Sub da kitleleri nasıl etki altında bırakabildiğini gösterir. Sonuç olarak, Ji Sub’un hayran kitlesi daha da artar, geçen yıl da aldığı SBS’nin yılın en iyi aktörü ödülünün yanında bir de Yılın En Popüler Oyuncusu dalında Baeksang Ödülü’nü eve götür (1)(2-foto).


Diziye şu adresten ulaşabilirsiniz :D


I’m Sorry, I Love You – MİSA (KBS, Kasım 2004)  * DİKKAT SPOİLER ÇIKABİLİR!



İşte efsane dizi… i’m sorry i love you/ Mianhada, Saranghanda. Diğer bir değişle Mi-Sa. Dizide oynayan ana karakterleri de diziyi izleyenleri de alıp götürür bu dizi. Diziyi şöyle bir hatırlamak bile insanın içini burkar… Nasıl anlatsam hani “süper baba”nın “Bana bir masal anlat baba” şarkısı bir yerlerde çalsa içiniz bir tuhaf olur ya, ya da Parliment Pazar gecesi sinemasının o melodisi çalınsa kulağınıza tüyleriniz diken diken olur, işte bende ne zaman dizinin tema müziğini yani Yuki No Hana’yı dinlesem böyle hissediyorum. Dizi de bir çok karakter var ama modern zamanın Romeo&Juliet’ini oynamak üzere So Ji Sub ve Lim Su-Jeong canlandırır bu karakterleri. İki oyuncuyu da tanımayan kalmaz bu diziden sonra, KBS’nin en iyi oyuncu, en iyi çift ve halkın oyuyla en popüler yıldız ödülünü alırlar. Yalnız Kore’de değil Japonya’da(İlbon da diyebiliriz :D ) da büyük bir hayran kitlesine sahip olurlar. İlerleyen yıllarda özellikle de Ji Sub, en yüksek ücret alan yabancı(Japon olmayan) ünvanını bile elde eder.  İri cüsseli bu adam yani Cha Mu-hyeok karakteri artık unutulmazlar arasına girer. O da bir Halyu Star’dır.


Dizinin hazırlıkları sırasında prodüktör gelip Ji Sub’a şunları söyler; “Dizimizin başarılı olması da batması da senin elinde.” Hiç baskı yapmamışlar yani :D Sonuç olarak Ji Sub’un oyunculuğu göz doldurur ve Kore Drama endüstrisinin en iyi yapımlarından biri yapar diziyi. What Happened in Bali’de Beaksang Ödüllerinden birini eve götürmüştür 2004’de, 2005’de bu defa en iyi aktör ödülünü alır. Ödüle doyar anlayacağınız.


Şimdi sevgili winpohu'ya bir sürprizim var, hani vaktiyle en sevdiğiniz replikler mimi başlatmıştın hatırlıyor musun? işte Ji Sub'cum bunu duymuş, gelip bana dediki akşam "bende mim yazmak istiyorum, istiyorum da istiyorum". "Tamam JiSub'um yaz, winpohu'ya söylerim ben, senin için yayınlarız o mimi, üzüldüğün şeye bak" dedim.  İşte Ji Sub’un hiç bir yerde bulamayacağınız o mimi :)  Ama ondan önce Ji Sub beri bak sana bir çift lafım var;


Ji Sub-shi!... namı diğer Cha Mu-hyeak!… namı diğer bay sapık… namı diğer ajusshi... naa nomu nomu saranghanda :D


Oh söyledim de rahatladım :)  devam edelim…


Ji Sub’un Misa'dan En Sevdiği Replikler (3)(4)


Dizide Mu-hyeok’u oynarken, başka birine sonsuz sevgisini verebilen birinin kendisini de mutlu bir insan yapacağını anladı. Hayranlarıma olan sevgimin onların bana olan sevgisi kadar olamadığını hissediyorum, hiç değilse beklentilerinin yarısını onlara yansıtabilmeliydim… Böyle düşünmeye başladım artık. (bu laf bana, aldım mesajı oppaa :D )


Canlanırdığım Cha Moo Hyuk karakteri, çok tutkulu ve sevgi dolu biri özünde. Eğer onu bir hayvana benzetecek olsaydım, size kesinlikle onun vahşi bir köpek olduğunu söylerdim.



Onun diyaloglara yansıyandan daha fazla öyküsü var aslında. İlk seferde onun acıklı bir yaşam öyküsü olduğunu anlamıştım. Aslında ayrıntıya inilse çok iyi öyküler de var. Senaryoda bu ayrıntıları açığa çıkarmam gereken çok fazla sahnem vardı ama bunu kameraya yansıtmak çok zor oldu benim için. Bir keresinde, 2,5 gün boyunca tek kelime etmedim ve bunun üzerine çekimlerin yarıda bırakmak zorunda kaldım – nasıl oynayacağımı şaşırmıştım,  Moo-Hyeak’ı nasıl canladırmam gerektiğini bulamadım bir türlü- o yüzden sakız çiğneme şeklimi yada şapkayı kullanarak ifade etmeye çalıştım. Hala merak ediyorum tüm bıraktığım ipuçları anlaşıldı mı? Moo-Hyeak’ı daha iyi anlamanız için ondan geriye bu tarz bir çok ipucu bırakmaya çalıştım.


Başlangıçta, Moo-Hyeok’un dizinin sonunda gözyaşı dökmemesi gerektiğini düşünmüştüm. Ama bir kere çekimlere başladıktan sonra, gözyaşlarıma hakim olamadım (bizi de helak ettin zaten ekran başında :) )


Rol gereği 4-5 kg vermeliydim, sonuçta ölmek üzere olan hasta birini oynuyordum. Önce diyet yaparak kilo vermeye başladım ama sonrasında kendiliğinden kilo kaybetmeye başladım. Moo Hyeak’ı canlandırmanın stresi altında böylelikle hızla kilo vermiş oldum. Cidden bu dramayı yapmak benim için çok büyük bir sorumluktu, oynadığım diğer dramlarda elimden gelenin %100 en iyisini yapmaya çalışmışsam eğer bu dramada bu %101’dir. Kabiliyetimin çok daha üstünde çaba sarfettim ve şanslıyım ki insanlar bunu memnuniyetle karşıladı.


Şahsen, Moo-Hyeak’ı oynamak çok ilginçti ama Hyun Woo karakteri daha ilginçti, onu oynadığım sahnelerin daha fazla olmasını isterdim. Hyun Woo, Moo-Hyeak’ın söze dökemediklerini söyleyebiliyordu (sözle söylese gene iyiydi, şapır şupur az “öç” almadı tilki :) ). Kötü bir kişiliği olmasına rağmen onu oynamak zevkli geldi.


Sevdiğim Sahneler ve Replikler - Mim :D



Moo-Hyeak ve Eun Chai’nin aşkı  ilk olarak çadırda içki içerken öpüşmeleriyle başladı. Ama Moo-Hyeok için acı dolu bir andı aynı zamanda, Eun Chai’ye bakarken hem onu hem de eski eşi Ji Young’u hayal ediyordu. O yüzden ben bile emin değilim Moo Hyeak gerçekte kimi öptü? Ben de sizin kadar merak ediyorum bunu. Şaka maka kimi öptü acaba bilen varsa bana da söylesin :D



tipe gel :)

“Benimle yatmak mı istiyorsun?  Bana bir kere bağlanırsan asla elimden kurtulamazsın. Ona göre adımını doğru at, kendinden emin değilsen deneme bile.”


Bu diyaloğu okuduğumda “ne pis herif bu” dedim. Bizim tayfa ise atladı hemen “kadınlar böyle belalı tiplere aşık olur”. Ben de böyle ilgimi çeken bir kızla tanışırsam bu taktiği belki deneyebilirim diye düşündüm önce, ama söylediğim anda hemen böyle davranacak biri olmadığımı söylerim herhalde. Zaten asla böyle bir şey söylemeye kalkışmam ahahaha (ben gülmedim bu sefer o güldü :D )



“Bana sarıl… aynı Yune’a sarıldığın gibi, bir kere bana sarıl”


Eunchae sevdiği birini hiç karşılık beklemeden sevdiğinde bu durum Mu-hyeok’ın gözünde onu daha güzel biri haline getiriyordu ve Eunchae’nin Yune’a olan sevgini kıskanmasına hatta sırf bu yüzden bile Yune’dan daha çok nefret etmesine neden oluyordu. Bu repliği okurken, hayranlarımın da beni aynı annem gibi karşılıksız nasıl sevdiklerini düşündürdü. Bu açıdan bakıldığında ben Mu-hyeak’dan mutluyum tabiî ki. Buna ilaveten, Mu-hyeok gibi hasta olmadığım içinde çok mutluyum.



"Gitme… gitme EunChae. Sana ayak bağı olmayacağım, lütfen gitme.”


 Bu sahne de Mu-Hyeak’ın tüm acısını ve kederini hissettim. Eğer hayatınızın aşkını bulmuşsanız, böyle bir durumda onun gitmesine mani olmalısınız. Diğer taraftan, ben beni bırakan hiçbir sevgilimi böyle durdurmaya çalışmadım (Gidene dur demem icabında :P ). Eğer gerçekten gitmek istiyorlarsa onları bu kararlarında özgür bırakırım her zaman. Yine de hayatımın aşkını bulduğumu düşünürsem onu kesinlikle bırakmam, Mu-hyeok gibi onu sıkıca tutar ve asla bırakmam. Son bir anekdot eklemek gerekirse, çekimin yapıldığı gün hava bız gibiydi, çekim nedeniyle uzun süre betona oturmak zorunda kaldım, öyle soğuktu ki beynim dondu resmen :D (kı*ım dondu demiyor da şuna)



Say say bitmiyor sahneler... Eun Chai ve Moo Hyeak’ın dar sokakta göz yaşları içinde öpüştükleri bölüm de hatırda en çok yer eden sahnelerden biri sanırım.



"Tanrım, eğer var isen, ant içerim ki... Song Eun Chae kalan zamanımda yanımda olabilirse, kalan zamanım onunla geçerse, hiçbir şey beni öfkelendiremez artık. Tüm yapacaklarımdan vazgeçerim, tüm kin ve öfkemi geride bırakırım. Hepsini çöp gibi fırlatıp atarım ve sükunetle gözlerimi yumarım Tanrım. Sana yemin ederim.”


Kendi kendime konuştuğum bu sahneyi okurken, hissettiğim şey… nasıl anlatsam… içim parçalandı diyebilirim. "Yalnızca Son Eun Chae gibi masum bir kadın böyle bir adamı mutlu edebilir ve kalan zamanında tüm kinini bir kenara bırakmasını sağlayabilir ancak" diye düşündüm. Bende kin ve öfkemden kurtulurdum ama sükunetle ölebilir miydim emin değilim…. Ölüp gitmek benim için çok zor olurdu. Tek düşündüğüm şey intikam olurdu. Mu-hyeok’un intikamı! Doğru düzgün hiç sevilmemişken gerçek aşkı bulmuştu ama aynı zamanda çok kısa bir ömrünün kaldığını öğrenmişti, zamanı daralıyordu. Senaryoyu okurken sürekli “çok üzülüyorum bu çocuğa” dedim :P (tamam bu şekilde demedi ama lafı buraya getirdi işte :D ).


Ve Ji Sub'un bu sahneyle ile ilgili son yorumu…


“ I shall meet such sincere love :D ”


huzurlarınızda bu cümlenin nasıl da bana yapılmış bir “Deytı” olduğunu ispat edeceğim çingular :D



Benim adım ne? Kaktüsçiçeği değil, makinosev de değil… benim gerçek adım Sevgi, o cümleye gelirsek, yavaş yavaş çevirelim, önce cümle de geçen “love” kelimesinden başlayalım :D



Ji Sub: I shall meet such sincere Sevgi!  :D


Tr Sub: Böylesine temiz kalpli olan Sevgi ile buluşacağım :D ( Çeviri deyip geçmeyin, uzmanlık ister)


N’oldu şiştiniz deee mi? Kıskandınız deee mi? İşte ne zamandır söylemek isteyip de itiraf edemediğim sırrımı söyledim çingular, yazının başında “saranghandaaaa” diye böğürdüğümde  kendi kendime gelin güvey olduğumu sandınız ama şimdi çok mahçup olduğunuz deee mi? Hem olur böyle şeyler, eminim zamanla kabullenip benim için çok mutlu olacaksınız… Bu arada dün Hikaruivy'cim merak edip sordu bana, "Ji Sub'un sevgilisi neyi var mı?" diye, bu itiraf biraz da ondan (Hikaruivy'cim öpüyorum seni ) :D ah çingularım darısı sizin başınıza ne diim :D Allah sizin de gönlünüze göre versin (amin) :D



 “Ya bir şeyler yiyeceksin ya da beni öpeceksin! Ya bir şeyler yiyeceksi ya da benimle yatacaksın!

Ya benimle yemek yiyeceksin ya da benimle yaşayacaksın! Ya bir şeyler yiyeceksin ya da… (yaşlar dökülür artık)  benimle öleceksin!”

Bu sözleri söylerken ses tonumu ayarlamakta baya zorlandım, dalga geçer gibi kinayeli mi konuşmalıydım yoksa sizinde izlediğiniz şekliyle bağıra çağıra mı söylemeliydim? bunu düşündüm. Yönetmenle üzerine konuştuktan sonra, feryat figan söylememde karar kıldık.


Bu sahnedeki gibi bir yandan repliği söyleyip bir yandan ağlamak gerçekten zor bir işti. Aslında, tüm çekim ekibi düşündüğümden daha da fazla acıklı buldu sahneyi. Ben de çok etkilendim tabi ki… Mu-hyeak çok acı çekiyor olmalıydı. Mu-Hyeak’ın karakteri ve ses tonu(konuşma şekli) benimkinden oldukça farklı. Gerçekte ben, birini çok seviyorsam bile bu kadar açık konuşamam. Ayrıca, eğer hoşlanmadığım bir durum varsa, bunu dışarı yansıtmam ama Mu-hyeak etrafa bağırıp çağıracak kadar kendini ifade etmede rahat ve gözü pek. Sizinde bildiğiniz gibi ben alçak sesle konuşurum ama Mu-hyeak yüksek sesle konuşuyor, ben bunu da yaşamı boyunca çok acı çekmesine bağladım. Hayatında çok defa terk edilmiş olmasına rağmen kalbinde kontrol edemediği bir aşk tomurcuklanıyor. Hiç böyle büyük bir aşk yaşadım mı diye düşündüm önce, hiç benim başıma böyle bir şey gelmedi. Mu-hyeak’u canlandırırken, onun gibi içten gelerek birine karşı böyle bir sevgi duymayı öğrenemedim belki ama hayata dair bir çok şey öğrendim ondan.



“Bazı insanlar eğlencesine sever birilerini aynı sakız çiğner gibi, ama bazıları da o sevgi için canını verir.”


Bana şunu düşündürmüştü okuduğumda, birini sevmek her zaman kolaydır ama sorumluluğunu taşımak o kadar da kolay değil, eğer sevmenin ağırlığını taşıyamazsan sevdiğin kişiyi incitirsin yalnızca. Bende sevmek konusunda benzer düşünüyorum, içtenlikle sevmeli insan. Düşünürsek bu cidden anlamlı bir replikti ama sahnenin çekildiği asansör çok dardı ve benim Hyunwoo kılığından çıkıp Mu-hyeok’a dönmemi de aynı yerde çekmek zorundaydık ve bu tek çekimde olmadı tabi :D asansörle çok defa çıkıp çıkıp indim. Bu yüzden biraz da başdöndürücü(!) bir sahne oldu diyebilirim :D



Kızkardeşinin evinin önünde basamaklara oturup düşünürken, Moo Hyeak öyle acı çekiyordu ki ilk defa ağzından “Anne” sözcükleri döküldü. Moo Hyeak için çok acı vericiydi hali ama onu canlandırırken ben daha çok acı çektim açıkcası. Böyle bir sahneyi nasıl canlandıracağım konusunda çok endişeliydim ama kamera bana döndüğünde şansım yaver gitti ve her şey kendiliğinden oluverdi. Moo-Hyeak açısından bakarsak bu en acıklı sahneydi.



Metronun merdivenlerinde Eun Chai’nin, Moo-Hyeak’a olan aşkını ilan edişi hafızama kazınan en güçlü sahneydi. Eun Chai merdivenlerde öyle durmuş çığlık çığlığa “Seni Seviyorum” diye bağırıyordu, kaç defa bunu söyleip durdu hatırlamıyorum ama Moo Hyeak tek kelime bile etmedi. O anda, eğer ona sarılsaydı yada onu sevdiğini söyleseydi ki yapamazdı, çünkü o zaman öylece ölemezdi(ölmek zor gelirdi anlamında söylüyor sanırım).




“Bana biraz yiyecek bir şeyler verebilir misin… lütfen… benim için yemek yapabilir misin?”

Son olarak 16. Bölümde Moo Hyeak’ın annesinin yaptığı rameni yediği sahne bence, tüm bu sıraladığım sahneler arasındaki en vurucu sahnedir. 16. Bölümün senaryosu elime geldiğinde yine "nasıl canladıracağım bu sahneyi" diye endişelendim.


Moo Hyeak ilk ve de son kez öz annesinden onun için yemek yapmasını istiyordu.


Bu sahne pişmanlık dolu çok acıklı bir sahneydi. Hala düşündükçe göz yaşlarıma hakim olamam (Biz de yivrum biz de :) ).


EDİT:  Ji Sub'un Misa'da oynarken etkisinde kaldığı bu sahneleri bir de canlı canlı onun ağzından dinlemek isteyenler varsa hiç üzülmesinler, ne yaptım ettim buldum o videoyu :)


Alternatif 1


http://www.56.com/u21/v_MTk2MjQ1Mzg.html

Alternatif 2

http://www.tudou.com/programs/view/e0A906eiQu0/

Hazır ağlamaya başlamışken bir de Yuki No Hana'yı So Ji Sub'un sesinden dinleyelim isterseniz. Mavi takımı içinde şarkıyı dinlerken, tüm acımı unuttum nedense :D :D







Diziyi hala izlemediyseniz, şu adresten ulaşabilirsiniz.


  O şimdi Asker (Public Officer in Mapo District Office, 2005 Şubat – 2007 Nisan)


 Her büyük proje sonrasında oppaların askere kaçmasına alıştık, Ji Sub’da drama endüstrisindeki yerini Misa’yla sağlamlaştırdığını anlayınca fırsat bu fırsat vatani görevi için kolları sıvadı tabi. O askerliğini yapadursun, biz de sizinle askerlikten sonra yani 5. Bölümde görüşürüz.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

So Ji Sub - Biyografi: 3. Bölüm - Bitmeyen Yazı Dizisi :P


Yazıya devam çingular... nerde kalmıştık :)


Beautiful Sunday - Crossing Korean Straits (SBS, Ağustos 2000)


Bir çok sanatçının Daehan Boğazı’nı yüzerek geçmek için kendini paraladığı bir program olur bu :D Ama kötü hava koşulları yüzünden, ilk seferde başarısız olurlar. Katılımcılar bu sessiz ve artık güçlü bir karaktere sahip olan So Ji Sub’a dikkat kesilmeye başlarlar, takımın bel kemiği ve gizli silahıdır aynı zamanda. Gizemli bir çekiciliğe sahip olduğunu düşünürler. Artık sportmen olarak anılmaya başlar. Programdan bir ay sonra Ji Sub, yaşadıklarını şöyle anlatır;(1)


 ***


 "Daehan Boğazı-Yüzme Takımı"


Bölüm 1: 4 Eylül 2000, 13:08




[caption id="attachment_598" align="alignleft" width="256" caption="askere hazırlık :)"][/caption]

11 saat yüzdük… Daehan Boğazı’nda başarısızlığa uğradığımızda, o azgın denize sövüp durdum, içten içe “Nefret ediyorum senden” dedim.  Geçtiğimiz ayın 12’sinde, doğanın kudreti karşısında, en nihayetinde insanoğlunun nasıl da aciz kaldığını anladım. Beautiful Day programına katıldığım gün bunu anlamış oldum, ilk denememizde Daehan Boğazı-Yüzme Takımının 20 yıllık yemini tutmakta başarısız olduk.  Gyungnam Bölgesi’nin, Hong Adası’nda Tongyung kentinin kıyısından başlayarak 11 saat boyunca yüzdük. Ama hava fırtınalı olduğu için vazgeçmek zorunda kaldık.


Daehan Boğazı-Yüzme Takımına katılma kararımı geçen mayıs aldım. Doğrusunu söylemek gerekirse, ilk başta yapmak istemedim. O dönem, MBC için Because of You adlı günlük draması ile pazar sabahları için hazırlanan Good Good dramasını çekiyordum ve tek boş günüm cumartesiydi. Ama takıma katılırsam, cumartesi günleri de antrenman yapmak zorunda kalacaktım, bu açıdan bakınca bu etkinliğe katılmak için hiç bir sebep göremiyordum. Durum bu iken, takıma girmiş bulundum. Üstelik, yeterince uykumu alamıyordum ve yorgunluktan bitmiştim, kendimi antrenmanlara hatasız şekilde katılmak için zorluyordum. Han Nehri’nde yüzdüğümüz gün, bedenim artık çok kötü durumdaydı ve takatim kalmamıştı ama suya batma noktasına kadar yüzüdük (geberene kadar yüzdük demek istiyor sanırım :D ). Ama Jeju sularında yaptığım antrenmanlardaki gibi kendimi dinç hissettim. “Bir balığın suyu keşfetmesi” gibiydi durumum. Çok zor olmasına rağmen, gerçekten çok iyi hissettim. O andan itibaren, antrenmanlar eğlenceli gelmeye başladı, ve gerçekten boğazı aşmada başarılı olmak istedim. Buna rağmen, ayın 12’sinde başarısız olduk. 11 saat yüzdükten sonra deniz seviyesinden 4m yükseklikte bulunan tekne bile dalgaların arasında bir dağ gibi duruyordu. Etrafta ne var ne yok sunucu Baek Jee Yun’un üstüne üstüne uçuşuyordu, rüzgar öyle kuvvetliydi ki denize ağ gibi kurulan çelik çubukları eğecek kadar esti. Gerçekten inanılmazdı. Bay Jo Oh Ryun ( Kore’de ünlü bir yüzücü), koçumuzdu ve bağırıp “Benim kadar iyi yüzemiyorsanız, kesinlikle can yeleklerinizi giymek zorundasınız!” ve bu şekilde biraz zaman geçti. Sonunda, geri çekilmeye karar verdik. O denizden nefret etmiştim ve gökyüzü(kötü hava koşullarından dolayı) beni umursamıyordu. “Bunun gibi zor bir şeyi tekrar mı yapmak zorunda mıyım? ... Ama buraya kadar da bin bir güçlükle geldik.” düşünceleri arasında korkuya kapıldığım bir andı.  Düşüncede bir yol ayrımındaydım ve ne yapacağımı bilemiyordum. Bunun gibi bir denizin ortasında o ve ya bu şekilde başarılı olmayı denedik ve bizim için zor bir karardı bırakmak.


Bölüm 2: 5 Eylül 2000, 13:30




[caption id="attachment_601" align="alignleft" width="256" caption="artist n'olcak :D"][/caption]

Kore Ulusal Spor Akademisi’ni bırakmadan önce bile, “neden yüzmeyi seçtim?” diye ciddi bir şekilde düşünürdüm; ama şimdi Daehan Boğazı’nı geçmek ile ilgili düşüncem değişti. Bu başarısızlıktan sonra geçen ayın 29’unda, Daehan Boğazı’nı geçmeyi başardık. Beklenen süreyi 6 saat aştık, kayıtlara göre 18 saat 11 dakikada geçtik. Nasıl bir duyguydu? Aradığım cevabı bulmuş gibiydim, tüm bu zaman boyunca yüzmeyi neden seçtiğimi idrak etmiştim artık. Doğrusu Kore Ulusal Spor Akademesi’nden ayrıldıktan sonra, yüzmeyi neden reddettiğimin cevabını bulmuştum.  Basketball, voleyball ve baseball gibi daha popüler spor dalları varken neden en az bilinen yüzme gibi bir sporu seçtim diye kendime işkence etmiştim. Yüzmeyi 1. olamayacağımı bildiğim için bırakmama rağmen, diğer bir gerçekte başkalarının yüzmeye karşı hissettiklerinden farklı hissediyor olmamdan yani ilgilimi kaybetmemden ötürü gücümü kaybetmiş olmamdı.


Ama Daehan Boğazı’ndaki yarışa bir şans vermemle tüm ilgim geri geldi. Yüzmeyi seçmekte en doğru kararı almış olduğumu düşünmeye başladım. Daehan Boğazı’nda yüzerken, birkaç deniz anasının gazabına da uğradım. Vücudum bir çok yerinde çakmaktan çıkan kıvılcımlara benzer lekeler olmuştu.  Aynı şey takımdaki diğer kişilerin başına da geldi. Sanki biri bize 1000 tane iğne yapmış gibiydi. Acımamasına rağmen, bir de üstüne sürekli kaşınan kızıl sivilceler çıktı her yanımda.. Yüzerken kaşınmamak için kendimi tutmayı yine de başardım. Yine de bu kaşıntılara katlanmak benim için bile çok zor oldu. Etrafımda bir sürü deniz anası olduğunu göre göre yine de yüzebildim. Her hangi bir şey bize saldırmasın diye, biz yüzerken çekim ekibi artık etrafımızda ağ kurmaya başladı, deniz anaları sonunda ağa yapışıp kaldılar. Hatta bir defasında 10 basketball topu büyüklüğünde bir tanesi ağa takıldı, resmen gözünü dikmiş bana bakıyordu o_O , yalan söylüyorsam ne olayım! (Tamam Ji Sub, ben sana inanıyorum, yalan söylemezsin sen :D ). Tekneye çıktığımızda ayaktayken, kimbap ve ramen yedim ama açlığımı hissetmiyordum, bedenen çok zorlanmıştım, gücümü toparlamak için kendimi yemek için zorladım. Mola verilen aralarda tekneye dönmek için bile hiç gücümüz kalmıyordu. Herkes güverteye çıkmak için elini uzatıyordu. O kadar yorucuydu ki, sonrasında uyuyamadım bile. Tehlikeli dalgalar yüzünden, Prodüktör Lee Sang Hoon, Yönetmen Jee Bong Gyon ve Babybox’dan Shim Eun Jin’in el ve ayak tırnaklarında büsbütün yaralar açılmıştı. Ama en nihayetinde tüm bu zorlu işin altından başarıyla çıktık ve Daehan Boğazı’nı geçmeyi başardık.”


***


O manyak  programdan 2 kısa bölüm :) (kaynak: Saturn)


Collection of Jisub scenes in Crossing the Korean Straits #1
Collection of Jisub scenes in Crossing the Korean Straits #2

Ji Sub’un ağzından Korkunç Güzel Pazar’ın (Beautiful Sunday) özeti bu şekilde çingular. Ben böyle manyak bir program görmedim duymadım diyerek yazıma devam ediyorum :)


Cheers for the Women ( SBS, Kasım 2000)

Music Camp programındaki partneri Chae Rim ile ikinci kez de Cheers for the Women dizisinde çalışır. Aralarındaki kimya çok iyidir ve bu da seyirciye yansır. Ji Sub’un nispeten daha az sahnesi olmasına rağmen bu diziyle birlikte Good Good’da gösterdiği performansla SBS kanaldan 2000 yılının en yeni aktör ödülünü kapar. (2)(3)(4-video)



Long Way/ Distance  (SBS, Ocak 2001)


En sevdiğim aktristlerden Park Jin Hee ile SBS için bir film çekmiş  So Ji Sub bu sefer, bir de Lee Byung Hun var buna ilaveten.  Konusu kısaca şöyle; Jin Hee kızımız babası tarafından sürekli "evlen kızım evlen, kızım evlen kızım" baskısı görmektedir, tamda o sırada erkek arkadaşı olan Ji Sub ona tekmeyi basar(ne yaptın Ji sub, gül gibi kız, hiç yakıştıramadım sana :P ).  Üstelik tam da ayrılmadan önce yeni yıl tatilinde erkek arkadaşını babasıyla tanıştırcağını ilan etmiş bulunmuştur. Tesadüfen trende tanıştığı Byung Hun'u erkek arkadaşı gibi rol yapması için ikna eder ve olaylar gelişir yani herhalde öyle olmuştur. Ben bu filmi de bulamadım hiç bir yerde ama konusu da güzelmiş hani, olsa da izlesek :( (5) (6)




[caption id="attachment_604" align="aligncenter" width="234" caption="Long Way/ Distance (SBS, Ocak 2001)"][/caption]

Delicious Propasal (MBC, Şubat 2001)

Burada kötü adamı oynar, dizinin oyuncuları arasında onun gibi bir çok yeni oyuncu vardır ve ilerleyen zamanlarda çoğu birer star olacaktır.  Yine de Ji Sub rakiplerinin arasından sıyrılarak daha çok dikkat çeker ve sonlara doğru dizinin senaryosunda rolü daha genişler. (7)




[caption id="attachment_605" align="aligncenter" width="465" caption="Delicious Propasal (MBC, Şubat 2001)"][/caption]







Law Firm (SBS, Haziran 2001)

En yakın arkadaşı Song Seung Hun büyük bir star olmuştur artık ve Law Firm’de de başrolü oynayacaktır. Ji Sub ise onun üniversite yıllarında sevdiği kadın için kavgalı olduğu bir arkadaşını oynar. Bir çok izleyici diziyi Song Seung Hun için izlemeye başlasa da çok geçmeden So Ji Sub’u da fark ederler. Bu iki dikkat çekici aktöre rağmen senaryo başarısız bulunur. (8)(9-video)








We are Dating Now ( SBS, Ocak 2002)

Sonunda Ji Sub’un forumlarda da rahatlıkla bulabildiğimiz dizilerine geldik. Buradan yola çıkarak 2000’den sonra Ji Sub’un yer aldığı yapımların, artık Kore dışında da izleyici bulmaya başladığını söyleyebiliriz.


O yıllarda Chae Rim Korenin en sevimli yıldızıdır, So Ji Sub’da bir kez daha onun ilgi duyduğu kişiyi oynar. Oynadığı içine kapanık Choi Kyu  In karakteri Ji Sub’un gerçek karakteriyle benzerdir ve birlikte oynayacağı kişide Chae Rim’dir. Chae Rim ile 3. kez çalışıyor olması ve oynayacağı karaktere olan benzeliği onun çok daha iyi rolünü yansıtmasını sağlar. Dizinin sonlarına doğru, Ji Sub artık başroldedir. Dizinin bir diğer oyuncusu Kwon Sang Woo’da bu dizide dikkati çeken diğer bir aktör olur (1).







Diziye şu adresten ulaşabilirsiniz (oh sonunda izlemek için link verebiliyorum :) ).


Dizi hem gençlik dizisi hemde romantik komedi tadında :) Diziyi izlemek isteyipte sürekli erteleyenler bir an önce başlasın derim ;) Pişman olmayacaksınız :)




[caption id="attachment_608" align="aligncenter" width="531" caption="We are Dating Now ( SBS, Ocak 2002)"][/caption]

KBS Let's Go Dream Team 1 Sezon (Mart, 2002)


2009'da 2. sezonuyla ekranlara geri dönen bu programın ilk sezonunda Rain, Song Seung Hyun, So Ji Sub, Kwon Sang Woo, Yoo Jae Suk ve dönemin diğer yıldızları da konuk olur. Yüzücü olduğu için özellikle su sporlarında da başarılı olur (12) Misal şu videodaki gibi ışık hızında yüzmesi takdire şayandır.


Beden eğitimi dersinde gördüğümüz ordan oraya atlamalı tüm yarışları kapsayan programı yapımcılar pek iyi ayarlayamamış olsa gerek, katılan çoğu ünlü orasını burasını yaralar. Ji Sub'da onlardan aşağı kalmaz bir kaç defa omzu çıkar, en sonunda ameliyat bile olur. 3 saat süren ameliyattan sonra doktorlar ona omzunda nur topu gibi metal implant'ı olduğunu müjdelerler. Bir kaç ay rapor alır  "bu dönem bedenden yırttık , oh kebap" der  :P




[caption id="attachment_610" align="aligncenter" width="403" caption="Tahminen o döneme ait bir foto"][/caption]

Glass Shoes (SBS, Mart 2002)


Oyuncu arkadaşlarından Kim Hyun Joo ile birlikte çalışırlar bu dizide. Birçok film eleştirmeni Ji Sub’un oyunculuğunun drama kaymaya başladığını söylemeye başlar. Dizide başarılı bulunur, o yılın en yüksek reytingli dizilerinden biridir. Ji Sub, başrolde değildir, ama her zaman olduğu gibi dizinin sonlarına doğru Başroldeki Han Jae Suk’tan ve diğer rakiplerinden daha çok dikkat çeker(1).

Diziye şu adresten ulaşabilrsiniz.

[caption id="attachment_613" align="aligncenter" width="220" caption="Glass Slippers (SBS, Mart 2001)"][/caption]

Can't Live Without Robbery /Steal It If You Can (Eylül 2002)


Komedyen Park Sang Myun ile başrolleri paylaşır. Filmde komik sahneleri olmasına rağmen daha çok aksiyon sahnelerinde görülür. Omzundaki rahatsızlığın onu engellemesine izin vermez ve tüm sahneleri kendisi canlandırır. Bu film aynı zamanda, Ji Sub’un ikinci beyaz ekran denemesidir. İlk denemesi, bütçe yetersizliği nedeniyle film tamamlanmadan iptal edilir. Bu film de tamamlanır tamamlanmasına ama çok ilgi görmez(1) (10).


Filme şu adresten ulaşabilirsiniz.

[caption id="attachment_614" align="aligncenter" width="400" caption="Can't Live Without Robbery /Steal It If You Can (Eylül 2002)"][/caption]

Thousand Years of Love (SBS, Mart 2003)


SJS, 1340 yıl arayla(yanlış duymadınız, 1300 değil 1400 de değil, tem temine 1340 yıl arayla :P ) hem güçlü bir generali hem de sürekli başına bela açan In Cheol’u oynar. Şahsen ben generalden çok o ezik dertli In Cheol’ü daha çok sevmiştim. Dizinin konusu ise Koryo Üniversitesi’nden Tarih profesörü Kim Hyun Koo’nun yazdığı bir kitaptan alıntı, tarihi bir roman olan kitabın adı “Baekje, Japonya’da bir çağ mı açtı?/Did Baekje make the epoch of Japan?”. Dizi bu romanın üzerine kurulu yani. Kitaba göre, Baekje Hanedanında, aslında Japon İmparatoru ile evlenen bir Baekje Prensesi vardır. Kaderinde imparator ile evlenmesi gereken Prenses, İn Cheol’un onu gelip bulması ile ne Japonya’ya gider ne de imparatorla evlenir ve tarihteki o Japon dönemi açılmadan kapanır (11).


Diziyi izlediğimde bu romandan habersizdim, bir de üstüne neremle izlediysem artık prenses Ji Sub ile değil de Japon ile evleniyor sanıp sövüp durmuştum. Mutlu sonmuş  aslında :D oh iyi bari, şimdi büsbütün sevdim diziyi :D Siz de izleyin, siz de sevin çingular :D


Unutmadan söyleyeyim, Ji Sub bu dizideki rolüyle SBS’den iki ödülü kapmış, biri en iyi aktör ödülü diğeri ise o yılın en popüler 10 yıldızı ödülü.


EDİT: 2003 yılına ait o törenden 12 dakikalık bir video buldum, So Ji Sub ile prensesimize hikayenin sonunda ne olduğunu merak edenler için dizinin yapımcıları oyuncularımızla ufak bir parodi daha hazırlamışlar. Parodi diyorum dikkatinizi çekerim, kendi kendilerine diziyle dalga geçmişler, izlerken öldüm gülmekten :D Diziyi izlemediyseniz spoiler yememek için izlemeyip videoyu bir kenarda saklamanızı tavsiye ederim. Ama diziyi izledikten sonra mutlaka izleyin, benden söylemesi :D


2003 SBS Drama Awards


Dizi hakkında daha geniş bilgi ve linkler için şu yazıma bir göz atın derim.




[caption id="attachment_616" align="aligncenter" width="350" caption="Thousand Years of Love (SBS, Mart 2003)"][/caption]

Bugünlükte benden bu kadar :) sonraki yazıda görüşürüz çingular :D
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...